YILLARDIR YEŞİL ALANDI ÖZEL EĞİTİM TESİSİ OLUYOR
Beşiktaş’ın en güzel mahallelerinden Levent’te bu gidişle yeşil kalmayacak!.. Bölgenin tek yeşil alanı ve akciğeri konumunda olan araziye beton blokların dikilecek olması kentliyi kara kara düşündürüyor. Leventliler Demirörenlere seslenerek, “Bırakın yeşil kalsın” diyor.
Haber şöyle: İşadamı Erdoğan Demirören, İstanbul Levent’te “Yeşil alan, çocuk parkı” olarak görünen 4 bin 500 metrekarelik arazisini 13 yıl önce Büyükşehir’de plan tadilatıyla ‘özel kreş alanı’na dönüştürdü. Ancak Beşiktaş Belediyesi’nden onay alamadı. Demirören, bir kez daha Büyükşehir’e plan tadilatı için başvurdu ancak bu kez ‘kreş’ yerine “Özel eğitim tesisi” izni istiyor.
İşadamı Erdoğan Demirören’in İstanbul Levent’te bulunan Lütfü Banaz İlköğretim Okulu’nun arka tarafındaki 4 bin 500 metrekarelik araziyle ilgili hayali yeni değil. Demirören, 1998 yılında 22 pafta, 891 ada, 392 parseldeki 4 bin 500 metrekarelik arazinin imar durumunun “Özel kreş” alanı olarak düzenlenmesi için plan tadilatı talebiyle Büyükşehir Belediyesi’ne başvurdu. Demirören’in bu talebi kabul edildi. İmar planlarında “Çocuk parkı” alanı olarak görülen arsa 17 Eylül 1998 tarihli 1/5 bin ölçekli Boğaziçi Geri Görünüm Etkilenme Nazım İmar Planı’nda “Özel kreş alanı” olarak yer aldı.
YEŞİL ALANA BETON YIĞINI
Ancak Büyükşehir Belediyesi’nin plan tadilatı notunda arsayla ilgili söz konusu değişikliğin onanmadan uygulayamayacağı şartı getirildi. Bunun üzerine Demirören, 2003’te Beşiktaş Belediyesi’ne başvurarak onay istedi. Dönemin Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu başta olmak üzere Belediye Meclisi, bölgede kalan tek yeşil alan olduğu gerekçesi ve “Kamu menfaati” gereği değişikliğe onay vermedi.
Erdoğan Demirören 8 yıl aradan sonra yeni bir girişimde bulundu. Demirören, geçtiğimiz yıl Büyükşehir Belediyesi’ne başvurarak, planlara “Özel kreş” alanı olarak işlettiği arsanın bu kez “Özel eğitim tesisi” alanı içine alınmasını istedi. Arsanın yapılanma şartı bölgede birin altındayken Demirören plan tadilat isteğinde bunun 1.75’e çıkarılmasını da talep etti. Bu talep ise söz konusu alanın “Bölge planları kapsamında değerlendirilmesi” gerekçesiyle Eylül 2010’da reddedildi.
İNŞAAT ALANI ÇOK BÜYÜK
Demirören, emsali 1.75’ten 1.70’e indirerek, bir kez belediyenin yolunu tuttu. İmar Komisyonu’nun ilgili müdürlüklerince yapılan incelemeler, 15 Şubat’taki toplantıda gündeme geldi. Boğaziçi Sit Alanı Etkilenme Bölgesi içerisinde kalan alanın 2008’de sit alanı olarak tescil edildiğini belirten komisyon raporunda, imar müdürlüğü değişiklik için olumsuz görüş bildirdi.
Toplam 3 bin 665 bin metrekare inşaat alanına sahip arsa için plan tadilatında 16 bin 950 metrekarelik bir inşaat alanı istendiği, bunun da yapı yoğunluğunu artırıcı olacağı bildirildi. Ayrıca emsal dışı tutulmak istenen 2 bodrum katının da yasalara göre emsal içine dahil edilmesi gerektiği belirtildi.
OY ÇOKLUĞUYLA KARAR GEÇTİ
İmar Komisyonu, rapora rağmen özel eğitim tesisi olarak değiştirilmesi teklif edilen plan tadilatını oy çokluğuyla kabul etti. 3 CHP’li üye ise arsanın “Yeşil alan” olarak kalması yönünde görüş belirtip, karara şerh düştü. Kararda kat oranı bir emsale düşürülürken, kat yüksekliği 2 kat artırıldı. 1 bodrum katı ise emsal dışı tutuldu ve dosya plan müdürlüğüne gönderildi. Önümüzdeki haftalarda Büyükşehir Belediye Meclisi gündemine gelmesi beklenen değişiklik onaylanırsa Demirören’in eğitim tesisi hayali için önemli bir adım atılmış olacak. Eğer bu değişiklik 5 ay içinde Beşiktaş Belediyesi tarafından 1/1000’lik imar planlarına işlenmezse plan resmen hayata geçecek.
5 milyon dolarlık bina 70 bine gitmiş
Ortaköy’de meydana gelen bir olay geçen hafta sıkça konuşuldu ve Beşiktaş’ta adeta gündem oluşturdu!.. Haber yazılı basın ve internet üzerinden kamuoyuyla paylaşıldı. Cumhuriyet Gazetesi’nin haberine göre; SPK’nin kara listeye aldığı Mehmet Akdere, Ortaköy’deki, değeri milyon dolarlarla ölçülen binayı hileli yollarla 70 bin dolara kapatmakla suçlanıyor.
Haber şöyle: İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda adı manipülasyonlarla birlikte anılan ve birçok operasyonda adı geçen, SPK tarafından kara listeye alınan Mehmet Akdere, bu kez de Ortaköy sahilinde 5 milyon dolar değer biçilen bir gayrimenkulü, hileli yollarla 70 bin dolara almakla suçlanıyor. Ortaköy’ün sahilinde 185 m2 taban oturumlu 4 kat imarlı denize sıfır bir binanın 100.000 TL’ye (yaklaşık 70.000 dolar) el değiştirmesi ile Mehmet Akdere’nin adı yine gündemde… Ortaköy’deki gayrimenkul, çift pasaportlu Libya uyruklu İsmet Doker’in vefatıyla miras olarak Libya’daki akrabalarına kaldı. İsmet Doker’in evlendiği Türk asıllı Emine Doker ise, binanın intifa (kullanım) hakkını alır. Binadaki 6 kiracı yıllarca buranın sahibi olarak bilinen Mithat Ataoğlu ile kira kontratı yapmıştır. Mehmet Akdere de bu kiracılar arasındadır. Daha sonra mal sahiplerine ulaşılamadığından bina kayyuma geçer. Kayyum binadaki 4 işletmeden kira talep eder. Bina 1964’te mahkeme kararıyla tapuya hükmen tescil edilir. Ancak Beşiktaş Tapu Müdürlüğü, tescilin bildirimini yapmaz. Bu ihmal nedeniyle binanın satışı ve bedelinin sahiplerine ödenmesi de gerçekleşmez. 2007’de Akdere kardeşler, mirasçılardan Ali Abdullah Smaedya ile ilişkiye geçer. İddialara göre, İstanbul’a getirilen Smaedya’ya “Senin mülkün burası” denilerek küçük bir dükkân gösterilir ve 70 bin dolara satışa ikna edilir.
VEKALETNAMEDE
TEMSİLCİNİN İMZASI YOK
Mehmet Akdere, Enes Ünsal (Sen Turizm) ve Else Tercüme Bürosu, Av. Eda Öztürk ve Av. Sadık Akay kanalıyla, gayrimenkulü değerinin çok altında gösterip 100.000 TL’ye noter satışı ile şirketinin üzerine geçirir. Libya’daki 5 mirasçı bu satış işleminden haberdar değildir. İmzaları taklit edilerek Trablus’taki bir noterden vekâletname çıkarılır. Bu vekâletnamede Libya ve Türkiye’nin diplomatik temsilcilerinin imzası yok. Belgeyi alan Smaedya, İstanbul 5. Noteri Ali Erson Kösecioğlu’na götürür ve iki avukata vekâlet vermesi sağlanır.
Libya’da çıkarılan eksik ve yanlış aile durum belgesine dayanarak İzmir’de veraset ilamı çıkarılır. Mülk, İstanbul Ortaköy’de iken Beşiktaş Tapu Müdürlüğü’ne ve Sultanahmet Adliyesi’ne bağlı iken nedense İzmir tercih edilmiştir. Mehmet Akdere’nin ağabeyinin İzmir’de hâkim olması nedeniyle bu ilin seçilmiş olabileceği akla geliyor. Ayrıca, sahtekarlık ortaya çıkıp tapu tescil ve iptal davası açıldıktan sonra Libya’dan gelen aile durum belgesi Mehmet Akdere’nin mülkü alırken kullandığı evrakla uyuşmamakta, kişi sayısı farklılıklar göstermektedir.
SAĞLIK RAPORU İSTENMEDİ TERCÜME EDİLMEDİ
İstanbul 5. Noteri’ndeki bu anlaşmada pek çok usulüsüz işlemin yapıldığı görülüyor. 1932 doğumlu Smaedya’dan sağlık raporu istenmemesi, pasaportunun tercümesinin alınmaması ilk göze çarpanlar. Bu noterin Erbakan’ın Libya’dan gelen paralarının kayıplara karışması olayında da adı geçmişti.
Akdere kardeşler, işletmecilerden fahiş kiralar talep ettiler. İşletmecilerden biri Libya’daki diğer mirasçıları Türkiye’ye getirince, ortalık karıştı. Mağdur mirasçılar, Libya’daki noter hakkında da dava açtılar. Bu arada Beşiktaş Tapu Müdürlüğü, gayrimenkulün üçüncü bir kişiye satış işlemini gerçekleştirmek üzereyken Libya’dan gelen mirasçıların başvurusu üzerine bu satış gerçekleşmedi. Libya’dan mirasçıları getiren kiracı bir işletmenin de ilçe belediyesi tarafından ruhsatı anlaşılmaz bir şekilde önce iptal edildi ve bir süre sonra yine anlaşılmaz bir nedenle geri verildi. Mirasçıların tuttuğu avukatların da bir süre sonra davadan çekilmelerinin pek hayra yorulmadığı bu olayla ilgili Maliye, Adalet ve Bayındırlık Bakanlığı’na suç duyurusunda bulunuldu. Libya’da haberleri olmadan düzenlenen vekâletlerden dolayı Noter Said Emin ve Abdullah Smaedeya’ya karşı el Külliye Mahkemesi’nde dava açıldı.
Çizgi sanatı ve siyaset
Edebiyat Buluşmaları Beşiktaş Belediyesi Levent Kültür Merkezi’nde sanatseverleri buluşturmaya devam ediyor. Beşiktaş Belediyesi’nin Kavis Kitap ile işbirliği yaparak imza attığı “Edebiyat Buluşmaları”, Levent Kültür Merkezi çatısı altında etkinliklerini sürdürüyor. Edebiyat Buluşmaları başlığı altında gerçekleştirilen etkinliklerde sanat edebiyat konularında ülkemizin önde gelen aydınları, yazarları söz aldı. Edebiyat ve sinema, edebiyat ve tarih, gençlik, siyaset, medya toplantıda ele alınan konular arasındaydı. Edebiyat Buluşmaları son etkinliği de Turgut Çeviker, Behçet Çelik’in katıldığı “Çizgi Sanatı Siyasete Bakıyor” konu başlığı ile sanatseverleri buluşturan geceydi.
Karikatür sanatçısı Turgut Çeviker de Levent Kültür Merkezi’nde konuşulan isimler arasındaydı. Sanatçı ile ilgili bazı detaylar ise şöyle:
“1950 yılında Samsun’un Çarşamba ilçesinde doğdu. 1960’lardaki lise öğrenimi sırasında yazı, resim, hikâye ve tiyatro çalışmaları yaptı. 1970’ten sonra İstanbul’da sinema alanında yönetmen yardımcısı olarak çalışmaya başladı. 1977’den başlayarak karikatür üzerine yazmaya başladı. Bu alandaki ilk çalışması, dört dönemi değerlendiren üç ciltlik Gelişim Sürecinde Türk Karikatürü / 1867 – 1923 (Adam Yay., 1986-1991) oldu. II. Meşrutiyet döneminde yayımlanmış anonim karikatür kartpostalları üzerine bir inceleme – albüm olan İbret Albümü – 1908’i (İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yay. 1991) yayımladı. 1993’te İris Yayıncılık ve Filmcilik’i kurdu ve dört aylık mizah kültürü dergisi Güldiken’i yayımlamaya başladı. Hayal’de (1995) hikâyelerini, Karikatür Üzerine Yazılar’da eleştirilerini topladı. Araştırmasını yapıp senaryosunu yazdığı Türk Canlandırma Sineması / 1931 – 1995 (İris Yay. ve Filmcilik 1995) video tekniğiyle (Erdoğan Kar’la birlikte) çekti. 1997’de mizah kültürü üzerine beşi çeviri, üçü telif olmak üzere sekiz kitap yayınladı. Aziz Nesin’in Cumhuriyet Dönemi Türk Mizahı (Adam Yay., 2001) adlı antolojisini yeni eklerle geliştirip güncelleyerek ikinci basıma hazırladı. Bir diğer eseri Türk Edebiyatında Futbol.”
Yazar Behçet Çelik de Edebiyat Buluşmaları’nın konuğuydu… Çelik, İlk öyküsü 1987’de Varlık Dergisi’nde yayımlandı. Çeşitli dergi ve gazetelerde öykü, deneme ve çevirileri yayımlandı. Yazılı Günler ve Virgül dergisini hazırlayanlar arasında yer aldı. 1989’da Akademi Kitabevi Öykü Başarı Ödülü’nü kazandı. 1991-1993 arasında Yazılı Günler dergisinin yayıncıları arasında yer aldı. “Soğuk Bir Ateş” adlı hikâyesi Hollanda’da yayımlanan Kent ve İnsan adlı seçkide, “Çok Tanıdık Çok Bildik” adlı öyküsü ABD’de Istanbul Noir adlı antolojide yer aldı (2008). Doğduğu kent Adana üzerine yazıları derlediği Adana’ya Kar Yağmış adlı derleme kitabından sonra yazdığı 18 hikâyeden oluşan Gün Ortasında Arzu adlı kitabıyla 44. Sait Faik Hikaye Armağanı’nı’nı kazandı. Dünyanın Uğultusu adlı ilk romanını 2009 yılında, Diken Ucu adlı hikaye kitabı 2010 yılında yayımladı.”
Genç yazar gözüyle
Beşiktaş’ta yepyeni bir etkinliğe daha imza atıldı. Geçtiğimiz ay içerisinde başlayan ve büyük ilgi gören ‘Edebiyat Buluşmaları’ tüm hızıyla sürüyor. Edebiyat dünyasının ve sanat camiasının katıldığı fikir, düşünce ve sanatın paylaşıldığı platformda Beşiktaşlılar büyük ilgi gösteriyor. Levent Kültür Merkezi’nde periyodik aralıklarla her Cuma düzenlenen etkinlik, ayrıca gündem oluşturuyor. Geçtiğimiz hafta “Genç Yazarlar ve Çağımıza Bakış” söyleşisi gerçekleşti. Edebiyat Buluşmaları’nın Levent Kültür Merkezi’nde saat: 19:00’da yapılan toplantısına Cem Kalender, Nalân Kiraz ve Suat Duman katıldı.
Yazar Cem Kalender’in Ekim 2009 baskılı son kitabı Klan hakkındaki bazı detaylar şöyleydi:
“Klan: Cem Kalender’in 2007 yılı Ahmet Hamdi Tanpınar roman yarışmasında birinciliği hak eden bu kitabı, Türk romanına gözardı edilmesi mümkün olmayan bir kazanımla eklemleniyor. Oğuz Atay romanının açtığı derin mecradan akan ‘Klan’, postmodern anlatının metinlerarasılık dahil, bütün imkânlarını en kuşatıcı bir biçimde başarıyla kullanıyor. Genç bir yazar Cem Kalender. Ama ‘Klan’, ustalığın en son kertede dilegetirildiği bir virtüozite sergiliyor. (Hilmi Yavuz)”
Nalan Kiraz’ın ‘Titreyen Sesi Rüzgarın’ adlı eseri de toplantıda ele alındı.
Suat Duman da edebiyat buluşmalarında konuşulan isimlerden biriydi. Son yazdığı kitaplar arasında ‘Müruruzaman Cinayetleri’ ve ‘Cinayet Mevsimi’ yer alıyor.
Bir ses bin mutluluk
Takı Tasarım ve El Sanatları Eğitmeni olan Berna Üzüm’ün Engelli çocuklara katkı amacıyla oluşturduğu ilk kişisel sergisi Beşiktaş Belediyesi Levent Hizmet Binası’nda açıldı. Sanatçı ile ilgili bazı detaylar ise şöyle: “1975 yılında İstanbul’da doğan Üzüm, eğitimine halen A.Ö.F İşletme bölümünde devam etmektedir. Yedi yıl süreyle kendi alanında eğitmenlik yapan Üzüm, bölümüyle ilgili olan staj eğitimini de Muammer Ketenci’nin yanında yaptı. Hedefinin her zaman iyinin de iyisini yapmaya çalışmak olduğunu dile getiren Berna Üzüm bundan sonraki projesini de “Düşler Akademisi” için oluşturmayı planlıyor.”
Çeşitli yerlerde bir çok karma sergiye katılan Takı Tasarım Eğitmeni Berna Üzüm’ün ilk kişisel sergisi olan “Bir Ses Bin Mutluluk” Takı tasarım sergisi Şubat ayında Beşiktaş Belediyesi Levent Hizmet Binası’nda ziyaret edilebildi.
USTALARA SAYGI ETKİNLİKLERİ
Safa Önal’a özel
Ustalara Saygı etkinlikleri tüm hızıyla devam ediyor. Beşiktaş Belediyesi Akatlar Kültür Merkezi Melih Cevdet Anday Sahnesi’nde Aşk şiirleri ve müziğinin hemen ardından bu kez Ustalara Saygı gecesi Safa Önal için Beşiktaş’ta gerçekleşti. Etkinlikte, sanat dünyasından bir çok ünlü isim bir araya geldi ve edebiyat dünyasından anektotlar konuşuldu. Faruk Şüyün tarafından hazırlanan gecede Safa Önal, sevenleriyle birlikte Şubat ayının son gününde anıldı. Sanatçı hakkındaki bazı detaylar şöyle: “Öykülerini Dünyanın En Güzel Gemisi adlı bir kitapta topladı. Daha sonra senaryo yazmaya başladı. Senaristlik konusunda ilerleme kaydeden Önal’ın filme çekilmiş 395 senaryosu, dünyanın en ilgi çekici rekorlarının yer aldığı Guinness Rekorlar Kitabı tarafından bir dünya rekoru olarak onaylandı. İki kez evlenerek her iki eşinden de ayrılan sanatçı, 1973 yılından itibaren yönetmenliğe başlayarak 40’a yakın film yönetti. Çok sayıda fotoroman senaryosu da yazmıştır. Bunlardan en çok bilineni olan Beyaz Şemsiye adlı fotoromanda Türkay Şoray ve Cihan Ünal da rol almıştır. Televizyon kanallarına dizi senaryoları da yazarak, meslek yaşamını sürdüren Önal, 2007 yılında yaptığı son filmle yönetmenliği bıraktı. Söz yazarı, sunucu Sezen Cumhur Önal Safa Önal’ın kardeşidir. Sanatçı, 1. Adana Altın Koza Film Şenliği’nde 1969 yılında ‘En İyi Senaryo’ ödülünü Menekşe Gözler’e alırken, Gümüş Palmiye Ödülü’nü İtalya’da verilen ödülün sahibi oldu. Bir çok filme yönetmenlik yaptı, bir çok esere imzasını attı ve senaryolar yazdı.” Ustalara Saygı etkinlikleri Beşiktaş Belediyesi Akatlar Kültür Merkezi’nde Mart ayında da devam ediyor.
Aysel Gürel’i andık
Türk müziğinin en önemli söz yazarlarından, şair, oyuncu, edebiyat öğretmeni Aysel Gürel, Beşiktaş’ta anıldı. Aysel Gürel’in 17 Şubat 2008’de aramızdan ayrılmasından bu yana üç yıl geçti. Beşiktaş Belediyesi’nin 12 Şubat 2011 Cumartesi günü düzenlediği Aysel Gürel’i anma etkinliğinde sanatçının kızları Müjde Ar ve Mehtap Ar ile Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal tarafından Beşiktaş’taki halk pazarında simit dağıtıldı. Ünlü söz yazarı Aysel Gürel, ölümünün üçüncü yılında Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki kabri başında anıldı. Yakınları ve sevenlerinin katıldığı anma töreninde Gürel’in kızları Müjde ve Mehtap Ar’la torunu Söz Ar, gözyaşlarına hakim olamadı. Müjde Ar, “Onsuz üç yıl hiç kolay geçmedi ve geçmiyor. Acısı hiç azalmıyor” dedi. Aysel Gürelin gözlük şeklinde tasarlanan mezar taşı dikkat çekti. Aysel Gürel’in gözlüklerinin meşhur olduğu hatırlatılması üzerine kızı Mehtap Ar, yapılan mezar taşı ile ilgili olarak Ünal’a bu konudaki desteği için teşekkürlerini iletti. Dua okunmasının ardından törende bulunanlara Gürel’in en sevdiği tatlı da ikram edildi.
Aysel Gürel, Türk söz yazarı ve tiyatro oyuncusuydu… Sinema oyuncusu Müjde Ar ile sinema ve tiyatro oyuncusu Mehtap Ar’ın annesi olan söz yazarı Aysel Gürel 2008 yılı başlarında tedavi amaçlı hastaneye kaldırıldı. Ancak 17 Şubat 2008 tarihinde geçirdiği ağır bronşit sonucu ciğerlerinde meydana gelen kanama ve karaciğer yetersizliği sebebiyle hayata gözlerini yummuştu.
Beşiktaş’ta resim sergileri
Beşiktaş Belediyesi, sanatseverleri sergilerle buluşturmaya devam ediyor. Şubat ayında sanatseverleri büyüleyen çarpıcı sergilerle, bahar dönemi gerçekleşecek yeni etkinliklerle ziyaretçilerine merhaba demeye hazırlanıyor. Beşiktaş Belediyesi Levent Hizmet Binası’nda yer alan Beşiktaş Sanat Galerisi Mahmure Özçelik’in Resim Sergisi’ne ev sahipliği yaptı. Şubat ayı boyunca sanat severleri ağırlayan serginin sahibi Mahmure Özçelikyedi kez katıldığı büyük yarışmalarda ödüllü bir sanatçı… İstanbul’da doğan sanatçı resim bölümü mezunudur. Resim yapmaya 1945’de öğretmeni Kemal Zeren ile başladı. 1946’da Londra Uluslararası Resim Yarışması’nda birincilik aldı. 23 kişisel ve yüzün üzerinde grup ve karma sergilerine katıldı. Yedi kez katıldığı büyük yarışmalarda başarı aldı. İki kez UNİCEF dahil bağış kampanyalarına katıldı. Yapıtları T.A.P. Vakfı tarafından tebrik kartı yapıldı. Yapıtları Kültür Bakanlığı, Müzeler, Banka Genel Müdürlükleri, Belediye ve Üst Düzey Koleksiyoncular, sergi yaptığı galeriler gibi yurtiçi ve yurtdışında pek çok sanatseverde bulunuyor. Özçelik Güzel Sanatlar Birliği, Ressamlar Derneği, Ankara Kadın Sanatçılar Derneği ve A.B.D. Ulusal Kadın Sanatçılar Müzesi (The National Museum of Women the Arts) üyesi olan Özçelik, 1990’dan beri yaz aylarını geçirdiği Didim’de resim dersleri veren ilk eğitmen olup çalışmalarını doğadan aldığı güç ile sürdürüyor.
Bir diğer sergi de Ressam Şule Özbeşleroğlu’nun ilk yağlı boya resim sergisiydi… 2002 yılından itibaren bir çok karma sergide yer alan Şule Özbeşleroğlu’nun gelirini Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Beşiktaş şubesine bağışladığı İlk Kişisel Resim Sergisi 28 Şubat tarihine kadar Beşiktaş Belediyesi Galerisi’nde ziyaret edildi. Sanatçı ile ilgili bazı detaylar ise şöyleydi: “Eğitimini 80’li senelerin başında Marmara Üniversitesi Gazetecilik Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nda bitirmiştir. 2000 yılında uzun zamandır arzu edip fırsat bulamadığı yağlı boya resim çalışmalarına başladı. Terakki Vakfı Şişli Terakki Okulu resim atölyesinde bir yıllık eğitimle başlayan resim çalışmaları, sonrasında Beşiktaş Halk Eğitim Merkezi ve Beşiktaş Belediyesi’nin açmış olduğu resim kurslarında devam etti. Bu kurslarda 2003 yılından itibaren Huriye Güdül eğitmenliğinde çalışmalar yaptı.”0
Yabancı dil (1)
Yabancı dil öğrenmek için yolunuzu Beşiktaş’a çevirin. İngilizce, İspanyolca’dan sonra Rusça öğrenmek de artık çok kolay. Yabancı dil kursları Beşiktaş Belediyesi’nde ücretsiz olarak veriliyor. Detayları öğrenmek hiç de zor değil. Beşiktaş Belediyesi’nin ücretsiz olarak düzenlediği kurslar tüm hızıyla devam ediyor. Beşiktaş Belediyesi’nin, Halk Eğitim Merkezi ile ortaklaşa tüm Beşiktaş Kentlilerine ücretsiz olarak el emeği değerlendirme ve meslek edindirme kursları yeni sezonda da Şubat ayında da tüm hızıyla devam ediyor. Beşiktaş Belediyesi ücretsiz kurslar, Mart ayında yenilenmiş haliyle yeniden Beşiktaş kentlilerini kucaklıyor. Yabancı dilden yağlıboya resime, bilgisayardan takı tasarımına kadar pek çok farklı alanda kendinizi yetiştirmek, geliştirmek, bu kursun sonunda kendinize yeni bir mesleki beceri edinmek mümkün. Kurs programını başarı ile tamamlayan katılımcılara, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından onaylı eğitim sertifikaları veriliyor. 2010 – 2011 döneminde tam 43 branşta verilecek olan kurslar içerisinde Rusça Kursu da yer alıyor. Yabancı dil kurslarından Rusça ile ilgili bazı detaylar ise şöyle aktarılıyor:
“Hem evet hem hayır. İngilizce ile kıyaslanınca, Rusça başlangıçta size çok zor gelebilir, ama bir defa Rusça alfabeyi ve temel gramer kurallarını öğrenirseniz Rusça öğrenmek zevkli bir hale gelmektedir. Rusça dili, Doğu Slav Dilleri grubuna aittir Ukraynaca gibi. Diğer Slav dilleri olan Lehçe, Çekçe, Sırpça ve Bulgarca ile aynı proto-Slav dilinden türemiştir. Rusça, Türkçe´ye hem çok benzer hem de hiç benzemez. Rusça´da her kelimenin 10 farklı çekimi var dersek abartmış olmayız. Rusça dilinin en zor bölümü vurgudur. (DEVAMI DİĞER SAFYADA)
Ne olacak bu Karanfilköy’ün hali?
Akatlar Mahallesi Muhtarı Tayfun Kirmanlı, “Karanfilköy’de Kentsel Dönüşüm’ün nasıl gerçekleştirileceği merak konusu. Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal’dan ricamız Büyükşehir Belediyesi ile temasa geçip bizlere bilgi vermesi” diyor.
Mahalle turumuzun yeni durağında Akatlar Mahallesi’ne konuk oluyoruz. Çevresindeki büyük alışveriş merkezleri ve kültür merkezleri ile dikkat çeken mahalle Beşiktaş’ın en sakin mahallelerinden bir tanesi olarak karşımıza çıkıyor. Akatlar Mahallesi, Beşiktaş’ın, yapılanması en yeni olan mahallelerinden biri olma ünvanına da sahip. Daha çok site tipi yerleşimlerin yoğun olduğu mahallenin nüfusu, yaklaşık 17 bin. Her zaman olduğu gibi yine mahalleyi hem sakinlerine hem de muhtarına sorduk.
ÜÇ DÖNEMDIR MUHTAR
Mahallesine üç dönem muhtar olan ve mahallenin kendisine annesinin emaneti olduğunu söyleyen Akatlar Mahallesi Muhtarı Tayfun Kirmanlı, “Mahallemde üç dönemden bu yana muhtarlık yapıyorum. Daha önce yine üç dönem annem mahallenin muhtarı idi. Annem dinlenmek için muhtarlıktan istifa edince mahalleme muhtar adayı oldum ve seçildim. Annemden emanet aldığım muhtarlık görevini tıpkı onun en iyi şekilde sürdürmeye çalışıyorum. O dönemlerden bugüne mahallemiz yapı olarak çok fazla değişiklik göstermese de yerleşim yerlerinin yakınlarındaki otoparklar düzenlendi, kaldırımlarımız ve caddelerimiz yenilendi. Karanfilköy’de bütün ara sokaklara hem asfalt hem de kaldırım yapıldı” diyor.
“OTOPARK İHTİYACIMIZ VAR”
Mahallesinin güzel bir mahalle olduğunu ancak belli başlı sorunlarınında olduğunu ifade eden Tayfun Kirmanlı, “Mahallemizin en büyük sorunlarından bir tanesi otopark eksikliği. Diğer sorunları ise başıboş sokak köpekleri ile çöp konteynerlerinin kapaklarının kapalı olmamasından dolayı yaşananlar. Başıboş sokak hayvanları yiyecek bulabildiğinden dolayı mahallemize yerleşiyor. Hayvan hakları yasasında hayvanlar yerleştiği bölgeden bir başka bölgeye alınıp götürülemiyor. Belediye başkanımız bu konu ile ilgili gayet güzel bir açıklama yaptı. Başıboş köpekler bundan sonra azalacak. Belediyemiz kısırlaştırma çalışmalarını sürdürüyor. Çöp kutularının kapanması gerekir ama insanlar ellerini sürmek istemediği için açık bırakıyor” dedi.
MUHTARLIKTA KÜTÜPHANE
Mahallesinde bir ilki de gerçekleştirdiklerini ifade eden Kirmanlı, “İstanbul’da ilk defa bir muhtarlık içerisinde kütüphane açtık. Türkiye’nin her yerine kütüphane kurulması için ön ayak olduk. Bütün semt sakinlerinin olduğu gibi çevre ilçelerden dahi ellerindeki fazla eşyaları bizlere gönderiyorlar, ya da biz yerinden alıyoruz. Bunları ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak için büyük çaba sarfediyoruz. Bunun dışında yine her türlü ev eşyası yerinden alınıp ihtiyaç sahiplerine iletiliyor” dedi.
KENTSEL DÖNÜŞÜM MERAKI
Mahallesinde özellikle Karanfilköy sakinlerinin merak ettiği bir konuya da değinen Kirmanlı sözlerini şu cümlelerle sürdürüyor, “Kentsel dönüşüm içerisinde Karanfilköy merak konusu uyandırıyor. Kentsel dönüşümün nasıl gerçekleştirileceği konusunda vatandaşlar bilgilenmek istiyor. Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünaldan’da ricamız Büyükşehir ile temasa geçip bizlere bilgi vermesi. İhitiyaç sahiplerinin sağlığı içinde çalışmalarımız sürüyor. Onların reçetelerini alabilmeleri için mahalle sakinlerimiz yardım seferberliği başlattı. Mahallelimiz duyarlı ve çalışmalardan memnuniyet duyan herkesten mektuplar geliyor. Bunun dışında yine Beşiktaş’ta ilk defa Mahalle Afet Gönüllüleri Teşkilatı bizim mahallemizde kuruldu. 50 kişilik bir ekibimiz var ve eğitimler sürüyor. Mahallemizde parkların altına yeraltı otoparkı istiyoruz. Belediye başkanımız Behçet Kemal Çağlar Okulu’nun altına otopark yapma sözü verdi.”
Kentli ne diyor neler istiyor?..
Akatlar Mahallesi sakinlerinin görüşleri ise şöyle: “Akatlar’da yaşayan insanlar hayatından memnunlar. Bence bunun ilk nedenlerinden bir tanesi sakin bir mahalle olmamızdan kaynaklanıyor. Mahallemizin insanları yardımsever. Bu yönüyle de mahalle insanlarımızı takdir ediyorum. Bunun yanısıra güvenli bir yerde yaşıyoruz.” Hüseyin Aydoğan.
“Ulaşım sorunumuz yok gibi gözükse de Hisarüstü’nden Zincirlikuyu istikametine metrobüs olsa idi çok iyi olurdu. Bununla birlikte kaldırım kenarlarına park eden araçlar trafiği altüst ediyor. En büyük sebebinde mahallemizde otopark bulunmamasından kaynaklandığını düşünüyorum.” Mehmet Kaya.
“Kaldırımlar yapılıyor ama yapılan işler yaz boz tahtası gibi oluyor. Kısa zamanda bozulup yeniden yapılması gerekiyor. Kaldırımların sağlam olmaması yolda yürürkende sorun yaratıyor. Özellikle yağmur yağdığında bu sıkıntı katlanarak büyüyor. İşlerimiz yaz boz olmasın.” Alper Bekiroğlu.
“Mahallemizde otopark olmadığı için trafik sorunumuz gün geçtikçe büyüyor. Kaldırım kenarlarına dikilen direkler araçlarımıza zarar veriyor. Direklerin kaldırıma sıfır yapılması yanlış. Çoğu insan bu durumdan şikayetçi ben aracım için sırf bu yüzden 250 TL harcadım.” Mehmet Kaplan.
“Çatılardan akan suyun kanalizasyona verilmemesi sıkıntı yaratıyor. Çatılardan gelen borular direk olarak yere aktığı için sorun yaratıyor. Apartman yöneticilerinin bu duruma bir çare bulması gerekiyor. Bu durum hem çevreyi çirkinleştiriyor hem de esnafı zor durumda bırakıyor.” Veli Baran.
“Kaldırıma sıfır direklerden bende zarar gördüm. Minibüsümün arka tamponu siyaha boyandı. Direklerin verdiği zarardan bir çok insan şikayetçi. Bunun yanısıra mahallemize en kısa zamanda bir otoparkın yapılması gerekir. Bu otoparkların parkların altına yapılması mümkün.” Mehmet Emin Elgün.
“Mahallemizde bulunan servis araçları trafiği olumsuz yönde etkiliyor. Mahallemizde bu araçların toplanabileceği bir alan olsa trafik rahatlar düşüncesindeyim. Bunun yanısıra otopark da gerek mahellemize bu otoparklar parkların altlarına yapılırsa sorun azalır diye düşünüyorum.” Hızır Levent.
“Öncelikle huzurlu bir mahallede yaşadığımızı söylemek istiyorum, ama sorunlar da var elbette. En büyük sorunlardan bir tanesi kaldırım kenarına park yapan araçlar ve cadde kenarına konan demirler. Bu demirler araçlara zarar veriyorlar. Mahallemize bir otopark da yapılması gerekir.” Murat Bekiroğlu.
“Akatlar iki kişinin yanyana yürümesinin zor olduğu bir mahallesi. Kaldırım kenarına konulan direkler ise sorun yaratıyor… Bu direkler araçlara zarar verdiği için mahalle sakinleri bu konudan şikayetçi. Mahallenin en güzel tarafı huzurlu olması ve ben bunun böyle olması çok iyi oluyor.” İpek Şahin.
Yabancı dil (2)
Bir kelimenin vurgusu çekimine göre yer değiştirir. Slav Dilleri’nden, Avrasya’da yaygın olarak konuşulan bir dil. Rusça, Beyaz Rusça ve Ukraynaca ile birlikte Hint-Avrupa dil ailesinin Slav dilleri grubunun Doğu Slav dilleri alt grubuna girer. 20. yüzyılda politik açıdan önemli bir dil olan Rusça, Birleşmiş Milletler’in resmi dillerinden biridir. Rusça’nın enyaygın kullanıldığı ülkeler Rusya, Ukrayna, Kazakistan ve Belarus’tur. Bir zaman Sovyetler Birliği’ni oluşturan ülkelerde de eskisi kadar yaygın olmasa da kullanılmaktadır. Sovyetler zamanında farklı etnik grupların konuştuğu dillere yönelik devlet politikası sık sık değişse de, ağırlıklı olarak Rusça kullanılmaktaydı. 1990 yılında Rusça, Birliğin resmi dili olarak kabul edildi. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte, yeni bağımsızlığını kazanmış devletlerin çoğu kendi yerel dillerini destekleyen politikalar izlediler. Ancak Rusça’nın bölgedeki önemi güncelliğini korumaktadır. Bilinen Rus dili tarihinin başlangıç yılı 858’dir. Rusça sistemi Slav dillerinden gelmiştir ve en çok sözcük Slav Dili’nden ve Eski Rus Dili’nden aktarılmadır. Rus dilinde Kiril Alfabesi kullanılır. 988 yılında Kiev Rusyası’nın Prensi Vladimir, Konstantinopolis’ten Ortodoks dinini Kiev Rusyası’na taşıdı. Bulgar eğitimci Konstantin (en tanıdık adı Kiril’dir) ve Metodius kardeşler Slavlar için Glagol alfabesini ürettiler. Glagol Alfabesi Slav dili için kullanışsızdı. Onun için Kiril ve Metodius yeni Kiril Alfabesi’ni üretince, orijinal İncil’i Slavca’ya çevirdiler. O zamandan beri Rus dilinde Kiril Alfabesi kullanılır. Şimdiki Rus stilindeki Kiril Alfabesi’nde 33 harf var.” (SON)
FULYA SANAT MERKEZİ
Paolo Restani resitali
Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat Merkezi Mart ayında da sanatseverleri yepyeni programıyla kucaklıyor. Fulya Sanat Merkezi’nde resitallere de ev sahipliği yapıyor. İstanbul Resitalleri kapsamında Beşiktaş’a gelecek olan Paolo Restani, Fulya Sanat programı kapsamında Mart ayının ikinci yarısında sanatseverler ile buluşacak.
Piyanist ile ilgili detaylar ise şöyle sıralanıyor: “1967 doğumlu İtalyan Virtüöz Paolo Restani, ilk resitalini verdiğinde henüz 12 yaşındaydı. Vincenzo Vitale, Gerhard Oppitz ve Peter Lang gibi isimlerle çalıştı. 16 yaşına geldiğinde büyük sanat yönetmeni Francesco Siciliani onu Roma’da kuruluşu 1500’lü yıllara dayanan Accademia Nazionale di Santa Cecilia’da çalmaya davet etti. Onun bu sıradışı başarısını İtalya’nın en prestijli salonlarından gelen davetler izledi. 25 yıllık kariyeri boyunca dünya çapında önemli merkezlerde konserler verdi.
Özellikle romantik repertuardaki mükemmel performansları ve üstün yeteneği onu piyano alanında dünya çapındaki önemli birkaç isimden biri yaptı. 1996 yılında Frankfurt’ta verdiği resitali sonrası Allgemeine Zeitung “…Onun Chopin yorumu, Vladimir Horowitz’in melodilerindeki berraklık, renk zenginliği ve tınıları ile şaşırtıcı derecede aynı!” diye yorumladı. 2004’te Riccardo Muti yönetiminde Orchestra Filarmonica del Teatro alla Scala ile Liszt’in 2. Piyano Konçertosunu seslendirdiği performansı klasik müzik dinleyicileri için asla unutulmayacak performanslardan biri oldu. 2005’te 4. Güney Amerika turnesinde “Argentina Critics Award” ödüllerinde “Yılın en iyi klasik müzik solisti” ünvanı ile ödüllendirildi.
Yönetmenliğini Jane Campion’un yaptığı ve 1993’te Oscar Ödülü kazanan ve neredeyse her gittiği yerden ödülle dönen kült film “The Piano Lesson” müziklerinin Michael Nyman ile birlikte İtalya’da ilk kez seslendirilişi, 2007 yılında Riccardo Muti’nin kızı ve ünlü İtalyan aktrist Chiara Muti ile Mozart’ın Hayatı, Bavyera Kralı 2. Ludwig ile Wagner ve Gogol ile Rachmaninov üzerine üç orjinal müzikal ortaya koymaları sanatçının içinde yer aldığı özel projeler arasında yer aldı. Düzenli davet edildiği prestijli festivaller arasında ise Flanders Festivali, Buenos Aires’te “Martha Argerich” Festivali, Ravenna Festivali, Rossini Opera Festivali, Verdi Festivali, “Uto Ughi per Roma” Festivai, Ravello Festivali ve Asturias Festivali sayılabilir. Solist olarak çaldığı orkestralar arasında Münih Senfoni, Stuttgart Filarmoni, Berlin Senfoni, Kiev Filarmoni, Avusturya Oda Orkestrası, Kremlin Oda Orkestrası ve orkestra şefleri arasında Roberto Abbado, Gerd Albrecht, Piero Bellugi, Yoram David, Vladimir Delman, Claus Peter Flor, Lu Jia, Gerard Korsten, Julian Kavatchev, Gustav Kuhn, Yoel Levi, John Nelson, Gunter Neuhold, Daniel Oren ve Donato Renzetti yer alıyor. 1997’de yayınlanan Polyglobe albümünde Peter Jan Marthé yönetimindeki European Philharmonic Orchestra ile Liszt’in “Ölümün dansı” anlamına gelen Totentanz’sını kaydetti. 2004 yılında yayınlanan albümünde Liszt’in “12 prelüd”ünü seslendirdi. 2008 yılında yayınlanan albümünde ise Rachmaninov’un 8 prelüdüne yer verdi. Brilliant Classic etiketiyle yayınlanan ve yine 2008’de yayınlanan ikinci albümünde ise şef Marzio Conti yönetimindeki Orchestra “Filarmonica 900” ile İtalyan besteci Casella’nın eserlerini seslendirdi. Decca etiketiyle 2009’da yayınlanan albümü Brahms, Godowski, Skriabin, Saint-Saëns, Bartok ve Liszt’in sadece sol el ile çalınan eserlerden oluşuyordu. Yine 2009’da ünlü İtalyan orkestra şefi Riccardo Muti yönetimindeki Orchestra Luigi Cherubini ve Orchestra Giovanile Italiana orkestraları ile Mario Zeffiri’nin tenor ve ünlü İtalyan aktör Gérard Depardieu’nun da seslendirmen olarak yer aldığı CD ve DVD’leri yayınlandı. Brilliant Classics etiketiyle yayınlanan ve ünlü Türk müzik adamı Ateş Orga’nın prodüktörlüğünde ve Marco Guidarini yönetimindeki Orchestre Philharmonique de Nice ile seslendirdiği John Field’in 7 konçertosunu yorumladığı albümü 4 CD’den oluşuyor. Sanatçının bu yıl 2010’da Brahms eserlerinden oluşan albümü Decca etiketiyle yayınlandı. Rachmaninov ve Brahms eserlerinden oluşacak 7 cd’lik albümü ise yine Decca etiketiyle çıkmaya hazırlanıyor.”
İKİ DEV SANATÇI FULYA SANAT MERKEZİ’NDE
Suna Kan ve
İdil Biret geliyor
Fulya Sanat Merkezi’nde birbirinden seçkin isimler sanatseverlerle buluşmaya devam ediyor. Mart ayının ilk haftasında Suna Kan, Beşiktaş Belediyesi Fulya Sanat Merkezi’nde müzikseverler ile bir araya gelecek. Konser, 5 Mart saat: 20:00’da gerçekleşecek. Sanatçı hakkındaki bazı detaylar ise şöyle: “Adana’da dünyaya gelen Suna Kan, 5 yaşında keman çalmaya başladı. Ankara’da W. Gerhart, C. Back, L. Amar ve İ. Albayrak ile çalışan Kan, 9 yaşında verdiği ilk konserinde Mozart ve Viotti’nin konçertolarını çaldı. Suna Kan, Avusturya, Belçika, Çin Halk Cumhuriyeti, İngiltere, Etiyopya, Fransa, Almanya, Hollanda, Macaristan, İran, İtalya, Kenya, Norveç, Romanya, ispanya, İsviçre, İsveç, Birleşik Arap Emirlikleri, eski SSCB, Şili, Brezilya, Arjantin, Meksika, Paraguay, Uruguay ve Venezuela’da konser ve resitaller verdi. Fransa Hükümeti tarafından kendisine ”Chevalier dans l’ordre National du Merite” nişanı verilen Suna Kan, Türk Hükümeti tarafından da ”Devlet Sanatçılığı” unvanı ile taçlandırıldı.”
25 Mart’ta gerçekleşecek olan bir diğer konser de İdil Biret’e ait. Fulya Sanat Merkezi’ndeki konser, Cuma günü saat: 20:00’da sanatseverler ile buluşacak.
Sanatçı ile ilgili bazı detaylar ise şöyle: “İlk piyano derslerini Mithat Fenmen’den aldı. TBMM’nin çıkardığı özel kanunla yedi yaşında Fransa’ya gönderildi. Nadia Boulanger’nin gözetiminde Paris Konservatuvarı’nın yüksek piyano, eşlikçilik ve oda müziği bölümlerini birincilikle bitirdi.
Beş kıtayı kapsayan sayısız konserlerinde Boston Senfoni, Leningrad Filarmoni, Leipzig Gevvandhaus, Dresden Staats Kapelle, Sidney Senfoni, Tokyo Filarmoni, Paris Senfoni gibi orkestralarla Boult, Kempe, Keilberth, Sargent, Montreux, Leinsdorf, Scherchen, Rozhdestvensky, Mackerras gibi ünlü şeflerin yönetiminde çalmıştır. İdil Biret, 1971 yılından beri Devlet Sanatçısı’dır. Bugüne kadar seslendirdiği plak ve CD’lerin sayısı 80’i geçmektedir. Bunlar arasında plak tarihinde ilk kez komple proje halinde seslendirilen Beethoven/Liszt Senfonileri’nin tamamı, Frederic Chopin’in bütün piyano eserleri, Johannes Brahms’ın bütün solo piyano eserleri ve konçertoları, Sergei Rachmaninoff’un bütün piyano eserleri yer almaktadır. Bunlar pek çok eleştirmenin hayranlığı ile karşılanmış ve sanatçının “Çağımızın en önde gelen piyano ustalarından biri” olarak nitelenmesine yol açmıştır. 1995’te Chopin’in bütün eserleri dizisi Varşova’da yapılan “Chopin Plakları Büyük Ödülü” yarışmasında jüri özel ödülünü almıştır.”
AKATLAR KÜLTÜR MERKEZİ
Mart ayında iki oyun
Beşiktaş Belediyesi Akatlar Kültür Merkezi’nde tiyatro gösterimleri tüm hızıyla devam ediyor. Mart ayında da yine birbirinden farklı gösterimler sizleri bekliyor. Melih Cevdet Anday Salonu’nda sanatseverleri ağırlayacak olan tiyatro oyunları arasında ‘Sen Olmasaydın’ oyunu ve ‘Alevli Günler’ adlı oyun yer alıyor. Mart ayının ilk haftasında Sen Olmasaydın adlı oyun sanatseverlere merhaba diyor. Aynı oyun 25 Mart’ta da tiyatroseverler ile Beşiktaş Belediyesi Akatlar Kültür Merkezi’nde buluşacak. Oyunun yazarı Uğur Uludağ. Yöneten ise Enginay Gültekin. Sen Olmasaydın oyuncuları ise şöyle sıralanıyor: “Yağmur Kaşifoğlu, Yosi Mizrahi, Gülden Avşaroğlu…” Oyunun konusu ise şöyle aktarılıyor: “Birbirlerini ve ilişkilerini farklı koşullarda sınayan, arada bir ateşkes… Arada bir esaret… Arada bir ihanet… Arada bir çırpınışın yaşandığı bir ilişki. ‘Erkekler bizi ne zaman anlayacak?’, ‘Kadınları anlamak imkansız!’ söylemleriyle; bol kahkahayla anlatmış Uğur Uludağ. Biz olmak için ben olmaktan vazgeçenlerin hikayesi…”
Bir diğer oyun da ‘Alevli Günler’ Melih Cevdet Anday Sahnesi’nde tiyatroseverleri karşılayacak.
Oyunla ilgili detaylar da şöyle: “Komedi türündeki oyunu Irmak Bahçeci yazdı, Yıldıray Şahinler yönetti. “Alevli Günler’de, Cem Davran, Erkan Can, Levent Üzümcü, Bahtiyar Engin ve Tuğçe Kıltaç’ı bir araya getiriyor. Oyunda, Cem Davran, öldükten sonra yakılmayı vasiyet eden bir şaman profesörü canlandırırken, Erkan Can da pek çok farklı rolle karşımıza çıkıyor. ‘Alevli Günler’in yönetmeni Yıldıray Şahinler oyunla ilgili olarak ‘Madem ki İstanbul Halk Tiyatrosu’yuz, istiyoruz ki bu oyunda halkın her kesiminden, inancı, tuttuğu takım, mesleği, mevkii ne olursa olsun herkes, bu olup bitene kahkahalarla gülsün. Bizimle ve birbirleriyle birlikte… Gülmekten gözlerimizden yaş gelinceye kadar gülelim. Ve bir yerinden bir şeye başlamış olmayı dileyelim’ diyor.”
HALDUN DORMEN SAHNEDE
Kılıbık bir adamın garip hikayesi…
Beşiktaş Belediyesi Akatlar Kültür Merkezi’nde birbirinden güzel oyunlar sahnelenmeye devam ediyor. Mart ayında da oyunlara ardı sıra yenileri ekleniyor. Şubat ayına damgasını vuran oyunlardan bir tanesi de Haldun Dormen’in hayat verdiği karakter kılıbık bir adamın garip hikayesini içine alan oyundu… Tiyatro Kedi tarafından Beşiktaş Belediyesi Akatlar Kültür Merkezi Melih Cevdet Anday Sahnesi’nde komedi sevenler için “Pazar Günkü Cinayet” sahnelendi.
27 Şubat’ta sahne alan oyun ile ilgili detaylar ise şöyleydi: “Tiyatro Kedi’nin yeni komedisi ‘Pazar Günkü Cinayet’ “Terlik ve hırkadan”, “Çılgın bir gösterişe” geçiş yapan otuz yıllık bir evliliğin ve bütün bunlardan menfaat sağlamaya çalışan kişilerin komik, farklı, sürprizlerle dolu öyküsü…” Pazar Günkü Cinayet’in oyuncu kadrosunda şu isimler yer alıyor: “Haldun Dormen, Füsun Önal, Gazi Şeker, Eda Gülten, Sertan Erkaçan, Hilmi Özçelik.”
Akatlar Kültür Merkezi’hde küçük bir kovanda yaşamanın neşeli ve zor yanlarını an be an hissettiniz mi? 12 Şubat’ta merhaba diyen “Arı Maya ile Cız Bız’la Bız Bız” oyunu, Şubat ayı sonuna kadar tiyatro tutkunlarını ağırladı… Oyun; 19,20,27 Şubat tarihlerinde, tiyatroseverlerle ile Melih Cevdet Anday Sahnesi’nde buluştu. Oyunun yazar ve yönetmeni Reha Bilgen. Müzik- Koreografi ise Zehra Belevi. Dekor-Afiş Tasarım ise Hatice Bala Bilgen’e ait. Oyuncular ise Dilek Ünal, Sema Kahriman, Özden Dindar, Aydın Sezgin, Ali Erdinç.
Arı Maya’nın hikayesi ile ilgili detaylar ise şöyle: “Kahramanlarımız, Cız Bız ve Bız Bız; küçük bir kovanda yaşayan odukça neşeli, yaramaz ve şakacı sevimli arılardır. Günlerini kovan dışında oyunlar oynayıp şarkılar söyleyip bal toplayarak geçirirler. Birbirinden güzel ve hoş kokulu çiçeklere uçar bal toplarlar. Fakat gün geçtikçe bu onlara sıkıcı gelmeye başlar. Kovanın yakınlarında dolaşıp durmaktan sıkılırlar. Kovandan daha uzak yerlerde neler olduğunu merak ederler. Fakat büyüklerinden duydukları hikayelerden oralarda pek çok tehlike olduğunu bildiklerinden uzaklaşmaya cesaret edemezler. Ancak günlerden bir gün Arı Maya Cız Bız’la Bız Bız’ın yanına gelir ve kraliçe arının çok hasta olduğunu, iyileşebilmesi için onların yardımına ihtiyacı olduğunu söyler. Kraliçenin iyileşebilmesi için çok uzaklardaki Cıngıllı ormanına gidip çin çin çiçeklerinin tozlarından getirmeleri gerekmektedir. Bu önemli görevi yerine getirmek için iki arkadaş hemen yola çıkarlar. Bu sayede çok merak ettikleri kovanın uzaklarındaki dünyayı keşfedeceklerdir.”
MUSTAFA KEMAL MERKEZİ
Hamit Görele Sergisi
Beşiktaş Belediyesi Mustafa Kemal Merkezi’nde Mart ayında da sanat etkinlikleri tüm hızıyla devam ediyor. Merkezin çatısı altında olan Beşiktaş Çağdaş’ta, yepyeni bir sergi sanatseverleri kucaklıyor. Hamit Görele’nin resimlerinden oluşan özel sergi, 31 Mart’a kadar izlenebilecek. Şubat ayının ortasında start alan sergi ile ilgili ve Hamit Görele hakkındaki bazı detaylar ise şöyle sıralanıyor:
“1900 yılında Görele’de doğdu. İlk ve orta okulu Gümüşhanede okudu. Lise öğrenimini İstanbul’da bitirdi. 1922 yılında girdiği mühendis mektebinden 2 yıl sonra ayrılarak Güzel Sanatlar Akademisi’ne girdi. 1928 ‘de Akademiden mezun olduktan sonra Hikmet Onat ve Çallı İbrahim ile çalışmalar yaparken Amerikan Kız Koleji’nde ve Galatasaray Lisesi’nde resim öğretmenliği yaptı. 1928 yılında Avrupa Resim Yarışması’nı 2.’likle kazanınca Maarif Vekaleti tarafından Fransa’ya tahsile gönderildi. Paris’teki başarılarından dolayı 16.2.1929’da Maarif Vekaleti’nden takdirname aldı. 1930’da Montparnasse Bulvarı “Grand Galerie Moderne”de açılan karma sergide ‘Firavun’un Eşi ve Odalık’ adlı resimleriyle Cezanne, Matisse, Picasso, Bonnard ve Lhote gibi çağımızın dev ressamlarıyla yan yana yer aldı. Görele, Andre Lhote Atölyesi’nde ve Akademie Moderne’de dört yıl çalıştı. 1933’te yurda döndü. Bir yandan “Müstekil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliği”nin sergilerine katılan ve başkanlığını da yapan sanatçı diğer taraftan açtığı kişisel sergilerle çağdaş Türk resminin ilk örneklerini de verdi. 1934 ile 1940 yılları arasında İstanbul, Ankara ve Anadolu’nun çeşitli illerinde (Antalya, Erzurum, Çankırı, Sivas) resim öğretmenliği yapan Görele çeşitli sergilerle sanat yaşamını sürdürdü. Görele her yenilikte olduğu gibi çeşitli eleştirileride göğüslemek zorunda kaldı. Sanatçı katıldığı yurt içi ve yurt dışı sergilerin dışında çok sayıda yazı, makale, eleştri ve çevirilerle Türk resim sanatına modern kişiliğini kazandırmak için uzun, yorucu, dirençli ve çoğu zamanda tek başına ve özverili bir mücadele verdi. 1965’te Türk Çağdaş Ressamlar Derneği Başkanlığı’na getirilen sanatçı, 1967 yılında “Yılın Sanatçısı” ödülüne değer görüldü. Hamit Görele daha sonra 1978 yılında “Devlet Onur Belgesi” verilen iki ressamdan biri oldu. Türk resim sanatının önemli yapı taşlarından biri olan Hamit Görele 6 Haziran 1980 tarihinde aramızdan ayrıldı.”
Klasik müzik…
Beşiktaş Belediyesi Mustafa Kemal Merkezi’nde etkinlikler tüm hızıyla devam ediyor. Mart ayında bu kez karşımıza çocuklar için gerçekleşecek olan bir konser çıkıyor… 15 Mart Salı günü Mustafa Kemal Merkezi Atilla İlhan Salonu’nda gerçekleşecek olan konseri İstanbul Avrupa Korosu, sanatseverlere sunacak. “Çocuklar için çıktık yola…” sloganıyla hayat bulacak olan organizasyon müzikseverleri ağırlayacak. Türk Kalp Vakfı ve Doğa Koleji işbirliği ile gerçekleştirilecek olan klasik müzik konserinin programı da şöyle belirtiliyor:
“Konser Programı: G.B Pergolesi / Sol Majör Flüt Konçertosu. Solist: Maria Gavrilova. J.S.Bach / Si Minör 2 no’lu Süit’den Polonaise, Menuet, Bandineria. Solist: Maria Gavrilova. A.Vivaldi / “Vengo a voi, luci adorate” Cantata. Solist: Sevim Zerenoğlu (Soprano). W.A. Mozart / Eine Kleine Nachtmusik. P.I.Tchaikovsky / Yaylılar için Do Majör Serenad’dan Vals. Verilecek olan aradan sonra, A.Vivaldi / Beatüs Vir yer alacak ve solistleri de şöyle sıralanıyor: Sevim Zerenoğlu (Soprano). Beril Yürekli (Soprano). Onur Ertür (Tenör)”
Hair Fest Show
Beşiktaş Belediyesi Mustafa Kemal Merkezi’nde değişik organizasyonlar yine dikkat çekmeye devam ediyor. Hair Fest Show 2011 Beşiktaş Belediyesi Mustafa Kemal Merkezi’nde gerçekleşecek. 6 Mart’ta ilgililerini ağırlayacak olan organizasyonla ilgili bazı detaylar ise şöyle: “Organizasyonu destekleyenler arasında şu isimer yer alıyor: ‘AIPP Uluslararası Kuaförlük Yayıncıları Birliği Paris, AKD Artistik Kuaförler Derneği, BKO Bursa Kuaförler Odası, IHA Uluslar arası Kuaförler Birliği Roma”
Organizasyonun gerçekleşmesini sağlayan isimler arasında da şu detaylar yer alıyor: “İstanbul Kadın Kuaförleri Odası, İKUGU İzmir Kuaförler Odası, Mersin Üniversitesi Saç Bakım ve Güzellik Hizmetleri Programı, Estetica Dergisi, Fashiontv Türkiye Marka Danışmanlık, Süper Salon Dergisi.”
Organizasyonla ilgili program ise şöyle: “Saat: 15.00’da girişler başlayacak. Saat: 15:00 – 16:00 arasında kokteyl olacak. Saat: 16:00 da yılın saç ödülleri sahiplerini bulacak. 17:45’te yılın saç şovu yapılacak. Ardından topuz şov başlayacak. Program Saat: 20:00’da Artistik Kuaförler Derneği Kokteyli ile devam edecek.”
LEVENT KÜLTÜR MERKEZİ
‘Kor ve Ateş Yılları’
Beşiktaş Belediyesi Levent Kültür Merkezi belgesel film gösterimlerine ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Sanatın her alanına destek olmayı temel amaçlarından biri olarak gören Beşiktaş Belediyesi’nin “Bir Belgesel, Bir Gazeteci, Çay ve Simit” etkinliği, Belgesel Sinemacılar Birliği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin desteğiyle gerçekleştirdiği gösterimlerin arasına yenileri ekleniyor. Belgesel sinemacılar ve sinemaseverler Beşiktaş’ta buluşmaya devam ediyor. Bu gösterimlerden bir tanesi de, Tülay German ‘Kor ve Ateş Yılları’ adlı filmdi. Didem Pekün’ün yönetmenliğini üstlendiği 2 Mart’ta sinemaseverler ile buluşacak olan film ile ilgili bazı detaylar şöyle:
“Tülay German’ın “Düşmemiş Bir Uçağın Kara Kutusu” adlı otobiyografik kitabını okuduktan sonra, çeşitli Paris seyahatlerinde Didem, Tülay German’ı ziyarete gider ve onunla ilgili bir film yapmaya karar verir. Tülay German, hayat arkadaşı Erdem Buri’yle birlikte Türk Pop Müziğini başlatan kişilerdendir. Politik duruşları yüzünden, 40 yıl önce İstanbul’dan Paris’e göç etmek zorunda kalırlar.”
Bir diğer gösterim de Orhan Tekeoğlu’nun yönettiği ‘İfakat’.. 9 Mart’ta gösterilecek olan filmle ilgili bazı detaylar şöyle:
“İfakat” belgeseli, “Doğum öncesi sancı” anlamına gelen adıyla özdeşleşmiş bütün bir hayatı, Karadeniz kadınının doğumdan ölüme uzanan sancılı yaşamını; Trabzon’un Çaykara ilçesine bağlı Taşören Köyü’nde yaşamış ve ölümü sırlara karışarak “Efsaneleşmiş” bir Karadeniz kadını olan İfakat’ın yaşamından yola çıkarak anlatır.”
Fırat Göl Olurken: “Cennetin Bedeli” adlı film de Beşiktaş Beleriyesi Levent Kültür Merkezi Onat Kutlar Sinema Salonu’nda sinemaseverler ile buluşacak. Suha Arın ve Hasan Özgen’in yönetmenliğini üstlendiği film, 16 Mart’ta sanatseverler ile buluşacak. Filmin konusu şöyle:
“Güneydoğu Anadolu Projesi’nin (GAP) büyük yatırımları olan Karakaya ve Atatürk Barajları yapılırken sular altından kalan bölgelerden yaklaşık 45 bin aile göç ettiririlir. Evlerini, tarlalarını, yaşam biçimlerini bırakarak “Başka bir yaşama” göç eden bu insanlar, çağdaş muhacirler olarak, bir bakıma hepimiz için “Cennet” vaad eden bu büyük yatırımlar karşılığında büyük bedel öderler.”
Söyleşi ve yeni filmler
Beşiktaş Belediyesi Levent Kültür Merkezi Onat Kutlar Sinema Salonu’nda Mart ayı boyunca gösterimler ve söyleşiler devam ediyor. 19 Mart’ta İstanbul Üniversitesi Mezunları Derneği “Aydınlanma Söyleşileri Sohbet ve Şiir” konusuyla sanatseverleri bir araya getiriyor. Prof. Dr. Bülent Berkarda yönetmenliğinde gerçekleşecek olan söyleşiye konuşmacı olarak Tiyatro ve Sinema Sanatçısı Aytan Akışık katılacak. “Dünya Şiir Günü” anısına gerçekleşecek olan söyleşi Cumartesi günü saat: 11:00 ile 13:00 arasında Beşiktaş Belediyesi Levent Kültür Merkezi Onat Kutlar Sinema Salonu’nda gerçekleşecek.
Öte yandan Levent Kültür Merkezi’nde gösterimler yine Mart ayı boyunca sanatseverleri karşılıyor olacak. ‘Güzel Bir Hayat Düşlerken’ adlı film yeni ayda da saat: 14:00 ile 16:30 tarihleri arasında sizlerle olacak.
Özetle filmin konusu şöyle: “Yıl 1991, Hersek’in güneyinde küçük bir köy, savaş henüz sona ermiş. Yıllar süren Komünist rejimin devrilmesiyle Divko, Almanya’da geçirdiği yirmi yıllık sürgünün ardından Hersek’teki memleketine geri döner…”
Japon Filmleri Festivali başlıyor
Beşiktaş Belediyesi Levent Kültür Merkezi Onat Kutlar Sinema Salonu’nda Japon Fimleri Festivali sanatseverleri kucaklayacak. 7 senedir yapılagelen Japon Filmleri Festivali, bu sene 3-6 Mart 2011 Tarihleri arasında, yine Levent Kültür Merkezi, Onat Kutlar Sinema Salonu’nda gerçekleşiyor… Festival kapsamında 4 tane de anime gösterimi festivalde konuşulacağa benziyor. Gösterimler şöyle sıralanıyor: “Laputa, Gökteki Kale (5 Mart Cumartesi, saat: 10:40), Saniyede 5 Santimetre (5 Mart Cumartesi, saat: 15:30), Evangelion 1.0 Yalnız Değilsin (6 Mart Pazar, saat: 10:00), Evangelion 2.0 İlerleyemezsin (6 Mart Pazar, saat: 12:20)”
Levent Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek olan festivale katılım ücretsiz… Japonya İstanbul Başkonsolosluğu Kültür ve Enformasyon Bölümü’nün düzenlediği festival olarak bilinen organizasyonda ilk gün; ‘Rüzgarı Hisset’ filmi sizleri karşılayacak.
Ertesi günü ise ‘Her zaman – 3. Cadde’de Günbatımı-2’ sizlerle olacak. ‘Karlar Düşerken’, ‘Sarı Mendil’, ‘Jizo’nun Yüzü’ adlı gösterimler de 4 Mart’ta sanatseverler ile buluşuyor. ‘Sanjuro ve Evimiz Hakkındaki Herşey’ adlı fimler ve ‘Tokyo Kulesi – Annem ve Ben, Bazen de Babam’ adlı film 5 Mart’ta da sinemaseverler ile buluşacak. Festivalin son gününde ‘Ben Yapmadım’ adlı film ile ‘Villon’un Karısı’ sanatseverleri bir araya getiriyor.
Detaylı bilgi için:
Levent Kültür Merkezi 325 73 71 nolu telefonu arayabilirsiniz.
ORTAKÖY KÜLTÜR MERKEZİ
‘Generaller, Savaş ve Barbekü’
Beşiktaş Belediye-si Orta-köy Kültür Merkezi’nde birbirinden güzel oyunlar Mart ayında da yine sanatseverleri karşılıyor. Afife Jale Sahnesi’nde bu kez Mart ayında Tiyatroadam’ın sahnelediği oyun, ‘Generaller, Savaş ve Barbekü’ yer alıyor. 10 ve 30 Mart tarihlerinde seyirciyle buluşacak olan oyunla ilgili detaylar ise şöyle:
“Ekonomik krizin kasıp kavurduğu bir ülkede bütçeyi dengelemenin bilindik tek bir yolu vardır; savaş çıkarmak. Ama bu savaş öyle bildik savaşlara benzemez, 20. yüzyılın en haşarı yazarlarından kabul edilen Boris Vian’ın kaleminde batı uygarlığının o bildik savaşgan karakteri belleklerden silinmeyecek bir kahkaha bombardımanına dönüşür. Engin Alkan rejisiyle sahnelenen, Generaller, Savaş ve Barbekü’de Fransız, Çinli, Rus ve Amerikalı generallerin, çılgın bir psikoposun, cin fikirli bir başbakanın ve canavarlaşmış bir annenin tuhaf kimlikleriyle savaşın saçmalığı, iktidar ve onu var eden tüm yapıların akıl dışılığı eğlenceli bir dille ele alınmaktadır. Yazan: Boris Vian. Yöneten: Engin Alkan. Tiyatroadam Süpervizörü: Serdar Akar. Çeviren: Berk Erdem. Yönetmen Yardımcısı: Sinem Özlek. Dramaturg: Volkan Keleş. Reji Asistanı: Tuba Erdem.
Oynayanlar: Aşkın Şenol, Umut Temizaş, Ayça Koyunoğlu, Deniz Özmen, Ahmet Kaynak, Volkan Girgin, Ercüment Acar, Fatih Koyunoğlu.”
‘Bir Ofis Gecesi Rüyası’
‘Kadınlar, Erkekler, İlişkiler ve Çelişkiler’
Beşiktaş Belediyesi Ortaköy Kültür Merkezi’nde birbirinden güzel oyunlar mart ayında da seyirciyle buluşmaya devam ediyor. ‘Bir Ofis Gecesi Rüyası’ adlı oyun sanatseverler ile Afife Jale Sahnesi’nde buluşacak. Oyunla ilgili detaylar şöyle sıralanıyor: “50 kişilik dev kadrosuyla bir ofis gecesi rüyası günümüzdeki müziğin dejenerasyonu ile klasik müziğin operanın bilinçsizce reklamlarda kullanılmasını ti’ye alan bir komedi…
Bazı sahnelerinin mum ışığında oynandığı ve salonun her yerinden değişik hayaletlerin çıktığı bu ilginç komedi izleyicisine çok eğlenceli dakikalar yaşatacak. Bir gece ofisinde sabun reklamı için müzik araştıran Süreyya bir anda karşısında Giuseppe Verdi’yi bulur. Bununla kalmayan hayaletler Cennet ve Cehennem arasındaki yerlerinden tek tek sahneye inerler… Müziklerine doyamayacağınız bu oyunu Kaan Erkam 1991’de Malta da kaleme aldı. Oyun uzun yıllar Ankara da sergilendi. Opera sanatçısı Diler Öztürk’ün de sahne aldığı bu kara komedide ‘Meyhanede’ oyunundan tanıdığınız oyuncular çok farklı karakterler ile sahnede yerlerini alıyorlar.”
Bir diğer oyun da 11 Mart’ta sahne diyecek olan ‘Kadınlar, Erkekler, İlişkiler ve Çelişkiler’… Oyunla ilgili bazı detaylar ise şöyle: “Bu oyundaki herkes sizden biri hatta sizsiniz, düğünde göbek atan adamdan, burcunun ne kadar tehlikeli olduğunu bilen kadına, karısını aldatan adama kadar… Bir tokat gibi yüzünüze çarparken şimdiye kadar başınıza gelen her şey, sizler gülmekte olacaksınız.
Bu oyun 20 yıl öncesinde ve 20 yıl sonrasında, aşkla ilgili değişmeyen açmazlarla dalga geçen bir oyun. Daha fazla şaşırmak ve daha fazla gülmek için kendinize bir şans verin…”
“Ver arsayı al okulu!..”
Yıllardır gündemde olan ancak bir türlü hayata geçirilmeyen projeler için düğmeye basıldı!… Etiler’deki birçok alanda yakın zamanda inşaatlar başlayacak. Etiler’deki Turizm ve Otelcilik Meslek Lisesi, Etiler Lisesi ve Levent Meslek Liselerinin arsalarına karşılık TOKİ İstanbul’a 125 okul yapacağı öğrenildi.. Edinilen bilgiye göre, yapılan açıklamada; İstanbul’un okul sorununu çözmek için İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü atağa kalktı. Etiler’de bulunan Turizm ve Otelcilik Meslek, Etiler Lisesi ve Levent Meslek liselerinin arsaları TOKİ’ye devredildiği, arsalara karşılık TOKİ İstanbul’a 125 okul yapacak. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan İstanbul Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız, arsaların çok fazla taliplisi olduğunu ama en uygun teklifi TOKİ’nin verdiğini belirtildi. Konu hakkında daha sonra şunlar söylendi: “Okulların bulunduğu arsalar Türkiye’nin en kıymetli arsaları. TOKİ ile anlaştık. Bizim göstereceğimiz arsalara 125 okul yapacaklar. Bu da 3 bin derslik demek. İstanbul göç alan bir kent. Her yıl yaklaşık 200 bin kişi İstanbul’a yerleşiyor. Bu yüzden kentin her yıl 5 bin yeni dersliğe ihtiyacı var. Yaptığımız incelemelere göre İstanbul’un 25 bin derslik açığı var. Bu ihtiyacı karşılayamadığımızdan okullarda sınıf mevcutları çok yüksek. Sınıf mevcutlarını 30’a indirmek zorundayız. Eski semtlerin bazılarında bu rakamı yakaladık. Bağcılar, Güngören, Küçükçekmece, Ümraniye, Kartal ve Kağıthane’de sınıf mevcutları 40’lara 50’lere çıkıyor. Kalabalık sınıflarda kaliteli bir eğitim yapmak imkansız. Biz çocuklarımızın geleceğini düşünerek bu kararı aldık. Kısa sürede TOKİ ve hayırseverlerin yardımıyla İstanbul’un okul sorununu çözmüş olacağız.”
MALİYE ONAYI GEREKLİ
Arsaların TOKİ’ye devredilmesi için Maliye Bakanlığı’nın onayı gerekiyor. Milli Eğitim Bakanlığı yetkileri TOKİ ile imzaladıkları protokolle, yapılacak okulların sayı ve maliyetlerinin çıkarıldığını, inşaatlara başlamak için Maliye Bakanlığı’ndan onay beklediklerini açıkladılar. Yetkililer Maliye Bakanlığı ile yapılan ön görüşmelerden olaya olumlu bakıldığını gördüklerini söylediler.
ARSALAR ALTIN DEĞERİNDE
Okul arsalarının Türkiye’nin en kıymetli arsaları olduğunu belirtilirken, yetkililer tarafından “Arsalar iş yerlerinin en yoğun olduğu alanda yer alıyor. O bölgede arsa olmadığı için, her yıl değerleri birkaç misli artıyor. Bugün üç arsanın bedeli 600 milyon dolar. Yaklaşık olarak 1 milyar TL’yi buluyor. ” deniliyor.
10 denizci kurtuldu 2 kayıp
RUS İnterfax ajansına açıklama yapan yetkililere göre Türk gemisi “Beşiktaş” fırtınanın etkisiyle kıyıya 300 metre mesafede 5 metreye ulaşan dalgaların etkisiyle 2 parçaya ayrıldı. Rusya Acil Durumlar Bakanlığına ait kurtarma botundan parçalanan Türk gemisine çekilen halatlarla 10 denizci kurtuldu. Kayıp 2 denizcinin boğulma ihtimalinin yüksek olduğunu belirtiliyor.
Boşanma davasında HSBC bombası…
Boşanma davasında her türlü iddiaya rastladık ama böylesi ilk defa oluyor… Edinilen bilgiye göre; Sinagog ve HSBC Bankası bombalamaları 8 yıl sonra bir boşanma davasına şoke edici bir iddia ile konu oldu. Kimyager eşine şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası açan kadın, eşinin HSBC bombasını hazırlayan biri olduğunu iddia etti, savcılık harekete geçti. Haber şöyle: İstanbul’da 20 Kasım 2003’te düzenlenen bombalı saldırılarda 64 kişi yaşamını yitirdi. Ve tam 8 yıl sonra bir boşanma davasında bombalamalara ilişkin çarpıcı bir iddia ortaya atıldı. 15 yıllık evli iki çocuk sahibi çiftin boşanma davasında A.O. kimyager olan eşini kendisine ve çocuklarına kötü davranmakla suçladı. Eşinin kendisine ve çocuklarına sürekli hakaret ettiğini maddi ve manevi açıdan mağdur ettiğini anlatan A.O. eşi S.O.’nun evde bomba yaptığınıda iddia etti. Eşim kimya mühendisi HSBC Bankası’nın bombalanmasında parmağı var, yardım edenler arasındadır” dedi. Velayet kararı için toplanan heyet şoka uğradı ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Kimyager S.O. ise ‘Terörle işim olmaz’ diyerek kendini savundu.
Dolmabahçe olayına karışanlar yandı!..
Dolmabahçe’de polisin güç kullanarak müdahale ettiği öğrenci eylemine katılan ve gözaltına alınan 29 kişi hakkında 3 yıl hapis istemiyle dava açıldı. Edinilen bilgiye göre; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın öğrenci temsilcileri ile Erzurum’da gerçekleştirdiği toplantıya katılmak isteyen arkadaşlarının kente sokulmamasını protesto etmek için Dolmabahçe’de yapılan eylemde gözaltına alınan 29 kişi hakkında 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Eyleme katılan öğrenciler “kanunsuz toplantı ve gösteri yürüyüşü” yapmakla suçlanıyor. Haber şöyle: İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nca hazırlanan iddianamede emniyet mensuplarının şüphelileri eylemin kanunsuz olduğu konusunda uyardıkları, şüpheliler trafiği engellememek kaydıyla kaldırımdan yürümelerine izin verdiği belirtildi. Şüphelilerin trafiğin akışını engelleyici şekilde caddeden yürümek istemeleri üzerine güvenlik görevlilerinin yolun bir şeridini boş bırakmaları kaydı ile yürüyüşe izin verdiği ancak şüphelilerin caddeyi tamamen trafiğe kapatarak yanlarında taşıdıkları döviz ve pankartlarla yürümek istedikleri anlatıldı. Bunun üzerine çevik kuvvet ekipleri tarafından zor kullanılarak dağıtılan şüphelilerin yakalanarak gözaltına alındıkları kaydedildi. 29 şüphelinin bu şekilde kanunsuz toplantı, gösteri ve yürüyüşü yapmak suçunu işledikleri iddia edilerek 6 aydan 3 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istendi. Öğrenci Kolektifleri, 27 Ocak günü Barbaros Bulvarı Yıldız Teknik Üniversitesi’nin karşısında toplanıp Başbakan’ın Dolmabahçe’deki ofisine yürümek istemişlerdi. Polis 14’ü kız 29 öğrenciyi gözaltına almıştı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül: “Kişisel olarak üzgünüm”
BEŞİKTAŞ için, Avrupa Ligi bile bitti ama derbinin sonuçları hala tartışılıyor. Cumhurbaşkanı’na derbi maç soruldu. Siyah – Beyazlı renklere gönül veren Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yenilgiye üzüldüğünü söyleyerek Sarı – Lacivertli camiayı tebrik etti.
Devlet Bahçeli: “Beşiktaş yabancı sermaye gibi!..”
ÜNLÜ yıldızları takıma kattığı halde bir türlü istenilen sonuca ulaşamayan Beşiktaş Yönetimi’ne bir nasihatta MHP liderinden geldi. Beşiktaşlılığı ile bilinen Devlet Bahçeli, “Beşiktaş’a altyapıya dönmeli. Yabancı geliyor, alıyor, götürüyor” dedi.
Kaçaklara hapis istemi
Uzun süredir devam eden Akmerkez’le ilgili kaçak yapılaşma iddiasında yeni gelişmeler var. Edinilen bilgiye göre, Akmerkez’in çatısında kaçak inşaat yapılmasıyla ilgili olarak soruşturmayı tamamlayan savcılık, Akmerkez’in yöneticileri Sami Kaspi, İhsan Gökşin Durusoy ve Haşim Bayırbaş hakkında 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı. 8 Mayıs 2009’da Akmerkez’de başlatılan ruhsatsız inşaat faaliyetini fark eden Beşiktaş Belediyesi görevlileri inşaatı mühürledi. İnşaat sorumlusu Yüksek Mimar Filiz Yılmaz hakkında İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. 20 Mayıs 2009 tarihinde yeniden denetleme için Akmerkez’e gelen belediye görevlileri, mühürün sökülerek inşaata devam edildiğini tespit etti. İhbar üzerine harekete geçen savcılık, binanın yönetiminden sorumlu Akmerkez Malikleri Yönetim Kurulu Üyesi olan şüpheliler Sami Kaspi, İhsan Gökşin Durusoy ve Haşim Bayırbaş’ın inşaat sorumlusu Filiz Yılmaz’ı bu suça azmettirdikleri gerekçesiyle soruşturma başlattı. “Mühür bozma” suçundan 6 aydan 3 yıla kadar hapisleri istenen 3 kişinin yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlanacak. Karşı taraf ise, konuyla ilgili kaçak yapılaşma değil, yapılan işin tamir olduğunu belirtiyor. Öte yandan, Akmerkez yönetiminin İstanbul Büyükşehir’den tadilat planlarında değişiklik istediği öğrenildi.
Sosyete eğlencede!..
Kumarhane baskını
BEBEK- Daha önce 10 kez polisin baskın düzenleyerek mühürlediği kumarhane 11. kez basıldı. Bir polisin kapıdaki bodygardları oyalayıp diğer meslektaşlarının içeri girerek kumar oynandığının tespit etmelerinin ardından “Sosyete eğlencede siz de gelin” parolasıyla gerçekleştirilen baskında 10’u kadın 15 kurpiyer ile 5’i kadın toplam 30 müşteri gözaltına alındı. Minibüslerle şubeye götürülen kadınlardan biri “Adrenalin yaşamak için oynuyoruz” dedi. Polis baskında 3 bin oyun pulu, 25 deste kağıt ile poker ve black jack çuhalarına el koydu.
Korsan CD satıcısına göz açtırmıyorlar!..
BEŞİKTAŞ- Polis korsan CD satıcılarına göz açtırmıyor.
Emniyet Beşiktaş’ta, bir iş merkezine düzenlenen operasyonda, satışa hazır halde yaklaşık 35 bin korsan film CD’si ele geçirildi. Güvenlik Şube Müdürlüğü ile Beşiktaş İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün ortaklaşa düzenlediği operasyonda, satışa hazır hale getirilmiş 35 bin film CD’si bulundu. Bir ihbar üzerine harekete geçen polis, iş merkezine baskın düzenledi. Baskında, aralarında henüz DVD’leri satışa sunulmamış filmlerinde bulunduğu yüzlerce çeşit film CD’si ele geçti..
Komandonun katili tekrar cezaevinde…
BEŞİKTAŞ- Kaldığı evi yakan tinerci, ifadesinde “Cinleri öldürdüm” diyen, ardından da SAT Komandosu Yzb. Zeki Şen’i Taksim’de öldüren tinerci Emrah Eraydın tutuklandı. Eraydın’ın sicili oldukça yoğun… Emrah Ayaydın daha önce de, kaldığı 2 katlı ahşap evi yakmış, koca mahalle yanıp kül olmaktan son anda kurtarılmıştı. Beşiktaş Asayiş Büro dedektifleri yangından bir gün sonra Eraydın’ı gözatına almış, olayla ilgili geniş çaplı inceleme başlatılmıştı. Eraydın’ın, sorgusunda “Cinleri öldürdüm” dediği öne sürülmüştü.
MAGAZİN HABERLERİ
190 promil ile kaza…
ETİLER- Cansu Dere’den sonra “Ezel” dizisinin bir oyuncusu daha ehliyetini kaptırdı. Dizinin Tefo’su Sarp Akkaya’nın başına filmlerde yaşanabilecek bir olay geldi. Gece saat 01.00 sıralarında kız arkadaşı Duygu Çetinkaya ile Etiler istikametinden Zincirlikuyu’ya doğru giden Akkaya, polis çevirmesine takılan 4 araca çarptı ve zincirleme kazaya neden oldu.
NEFİSE KARATAY’IN AŞKI
ARNAVUTKÖY- Nefise Karatay ve yeni sevgilisi. Geçtiğimiz hafta Nefise Karatay ve Yusuf Day aşk gün şğna çkmşt. Herkesten sr gibi sakladklar aşklaryla gündeme gelen ikili birlikte ilk kez görüntülendi. Arnavutköy’de bir balkçda baş başa yemek yiyen çift, ilişkilerini gizlemeye ve gözlerden uzak yaşamay tercih etmişti.
RENGARENK ALBÜMÜ
BEBEK- Sertab Erener, Rengarenk albümünde yer alan ‘İstanbul’ isimli şarksna klip çekmek için geçen hafta Bebek’teydi. Ünlü şarkc, Burak Ertaş’n yönettiği klip için sandalla denize açld. Havann soğuk, denizin de dalgal olmasna rağmen, motorsuz ve eski bir sandalla denize açlarak zor anlar yaşayan Erener, çekimin ardndan Lucca’da sevgilisi Demir Demirkan ile buluştu.
MUTLU AİLE TABLOSU
LEVENT- Tamer Karadağlı ve boşandığı eşi Arzu Balkan geçen hafta kızları Zeyno’yla birlikte Kanyon Alışveriş Merkezi’ndce mutlu aile tablosu çizdi. Balkan ve Karadağlı çifti, uzun süre alışveriş merkezine gezinti yaptı. Minik Zeyno ise anne ve babasıyla vakit geçirmenin mutluluğunu yaşıyordu.
KİLOLAR SORUN DEĞİL
BEBEK- Fazla kilolarını hiçbir zaman sorun etmediğni söyleyen ve büyük beden kıyafetlerin modelliğine soyunan Emel Müftüoğlu, geçen hafta Bebek’teydi. Yürüyüş sırasında karşısında bir anda gazetecileri gören sanatçı, apar topar cipine bindi. Hayli kilo aldığı görülen sanatçı yürürken, şoförü cipinin kendisine eşlik etmesi şaşkınlık yarattı.
ROMANTİK KAHVALTI
BEBEK- Güzel manken Irmak Atuk, işadamı sevgilisi Muhammed Nuri Ensari’yle birlikte Bebek’teki Lucca Bar’da sabah kahvaltısı yaparken objektiflere takılda. Atuk, sevgilisine kahvaltısını elleriyle yetirirken, romantik dakikalar geçiren çiftin oldukça mutlu olduğu gözlendi. Atuk ve Ensari, kahvaltının ardından Bebek sahilinde yürüyüş yaptı.
“MODELLİKTE YAPTIM”
BEŞİKTAŞ- Geçen hafta Beşiktaş Point Otel’de bir ayakkabı firmasının tanıtımı için basın karşısına çıkan Tuğba Ekinci, “Albüm sanatçısı olmadan önce modellik yaptım. Keyifliydi” dedi. Albüm hazırlıklarının devam ettiğini söyleyen Ekinci, “Tarkan’a düet isteğimizi gönderdik. Görüşmeler devam ediyor. Eğer olursa güzel bir şarkıda düet yapmak istiyoruz” dedi.
SPOR HABERLERİ
‘Bye bye Europe!’
Ligde yaptığı onca transfer ve yabancı yıldızlara rağmen istenileni bir türlü elde edemeyen Kara Kartal, en çok güvendiği Avrupa Ligi’ne de veda etti. İki maçta Dinamo Kiev’den toplam 8 gol yiyerek camiyayı derinden yaralayan Siyah-Beyazlı ekip İnünü’de bir varlık gösterememişti. Deplasmanda da tat vermedi. Ve 4-0’lık net bir skorla rakibine yenilerek elendi. Beşiktaş, Dinamo Kiev atağında Vukojevic’in 3. dakikadaki golüne engel olamadı. Kartal, organize ataklarla rakip kalede etkili olmaya çalıştı. Beşiktaş, ilk yarıda golle buluşamayınca Dinamo Kiev soyunma odasına 1-0 önde gitti. 55. dakikada hızlı gelişen Dinamo Kiev atağında Yarmolenko topu Beşiktaş’ın ağlarıyla buluşturdu ve skor 2-0 oldu. 58. dakikada İbrahim Toraman ve Mert Nobre’yi oyuna girdi; Matteo Ferrari ile Hugo Almeida kenara geldi. 65. dakikada Gusev’in golüyle ev sahibi takım 3-0 öne geçti. 72. dakikada Onur Bayramoğlu, Guti Hernandez’in yerine oyuna dahil oldu. 74. dakikada da Dinamo Kiev, Shevchenko’nun golüyle farkı 4’e çıkarttı. Siyah-Beyazlılar bu sonucun ardından UEFA Avrupa Ligi’ne veda etti.
Gündemi Radyo Beşiktaş belirliyor
Zor dostum zor
Beşiktaş’ın çizdiği tablo camiayı huzursuz ederken ilerleyen süreçte de nasıl bir Beşiktaş izleneceği de kafalarda soru işareti yaratıyor. Kötü sonuçların yanı sıra son bir ay içinde yaşanan gelişmeler de dikkat çekiyor. İbrahim Üzülmez’in sözleşmesinin fesh edilmemesine rağmen gönderilmesi, Ferrari gönderilecek derken üç maç ceza alması, protokol tribünündeki en son yaşanan olaylara kadar bir çok başlık Beşiktaş’ın üstüne kara bulutlar mı dolaşıyor sorusunu akıllara getiriyor. Spor yazarları ve otoriteler Beşiktaş’ın son durumunu şöyle değerlendiriyor:
KARTAL YİĞİT: “CAMİANIN SABRI ARTIK TAŞTI…”
“Son dönemde Beşiktaş en karışık günlerini yaşıyor. Üst üste alınan başarısız sonuçlar, Schuster’in açıklamaları, yönetimin federasyonla olan savaşı hepsi üst üste geldi bu da doğal olarak takımı etkiledi. Son üç maçta yenilen 12 gol artık camianın da sabrını taşırdı. Herkes neler olup bittiğini öğrenmek istiyor. Takımında morali yok. Beşiktaş’ta çok iyi günler yaşanmıyor ve bu suların nasıl durulacağı kafalarda soru işareti. En son Kiev’de 4 farklı yenilgi zaten artık bardağı taşıran damla oldu. Yönetim kanatında da Schuster’e tepkiler arttı. Yönetime kalsa Schuster’le yolunu ayıracak ama hocanın takımdan alacakları ve Demirören’in yönetime geldiğinden bu yana sık sık hoca değiştirilmesi kredileri azalttı. Şu an pek düşünmüyorlar. Bundan sonra neler olacak onu ilerleyen dönemde göreceğiz. Yönetim Schuster’i getirdi futbolcular gidemeyeceği için hedef tahtası haline de geldi. Schuster’in hedef tahtası haline gelmesindeki sebep de yapılan açıklamalar ve aldığı kararlar oldu. Vurdumduymaz tavırlar ve takım içerisinde dengeleri altüst etmesi, yabancılara farklı davranması takımı bu duruma getirdi. Hoca değişse takım şahlanacak mı, o da tartışılır. Görünen şu ki, Schuster aranan taze kan olmadı. Pek bir katkısı olmadı takıma yalnız Schuster’mi suçlu tabii ki tek başına suçlu değil, bu hatalar ortaklaşa yapılan hatalardır.
Beşiktaş geçtiğimiz ylları arıyor. Mustafa Denizli iki kupalı bir hocaydı ayrılmak zorunda kaldı. O dönemde hatalar oluyordu ama şimdi en zayıf takım bile Beşiktaş’a gol ve goller buluyor.
ŞEREF TRİBÜNÜNDE TALİHSİZ OLAYLAR
Eskiden burası Şeref Tribünü’ydü buraya önemli makamda olan insanlar oturuyordu. Daha sonra Protokol Tribünü olunca burayla alakası olmayan kişiler gelmeye başladı. Bunda ben kulüplerinde suçu olduğunu düşünüyorum. Sadece Beşiktaş için değil her kulüpte kongrede kendisini destekleyen isimlere yerler ayrılıyor ve istenmeyen olaylar oluyor. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ında yanlışları var. Arada İsmail Ünal’a da yanlış yapıldı. Keşke olmasaydı. İnşallah bundan sonra tedbirlerini alırlar. Gazetecinin giremediği yere herkes giriyor. Bu nedenle ben protokol kurallarının yasalaşması gerektiğine inanıyorum.”
ZAFER ARAPKİRLİ: “YÖNETİME BÜYÜK İŞ DÜŞÜYOR”
“Beşiktaş’ı neler bekler tahmin etmek güç, falcı olmak lazım. Beşiktaş’ın ne durumda olduğu ile ilgili tespitlerimi sizlerle paylaşayım. Beşiktaş’ta öyle bir hava var ki benim anladığım kadarıyla teknik direktöründen malzemecisine kadar herkeste ‘bitse de gitsek’ diye bir saate bakma durumu var. Sezon bitse de ne olacağımıza bir karar versek; hani sözleşmemiz devam mı edecek, başka takıma mı gideceğiz, gelecek sene bu kadroda olacak mıyız, futbol unutulmuş, tamamen kişisel ve ekipsel bir takım, geleceğe yönelik hesaplar başlamış gibi. Oysa ki alınan sonuçlar ne olursa olsun bazıları sanşsız, bazıları başka faktörlerden, bazıları bir anlık dikkatsizliklerle de alınmış olsa da alınan sonuçlardan bağımsız olarak bir ekip olarak bundan sonraki ilk maçı mutlaka kazanmaya odaklanmak olmalı. Oysa ki Beşiktaş’ta böyle bir sey göremiyoruz. Son üç maçta 12 gol yiyen bir Beşiktaş var. Beşiktaş en son hayal meyal galiba Bucaspor’u yendi diye hatırlıyorum. Peşpeşe kötü neticelerde aldık ama takımda bir takım havası yok yani birilerinin çıkıp ‘yahu beyler bu maçı kaybettik, şu maçı kaybettik puanları kaybettik abuk subuk goller yiyoruz ama biz Beşiktaşız kendimize gelip bu isme, bu armaya, bu logoya bu tarihe yakışır bir şekilde oynamamız lazım ya da davranmamız lazım’ demesi gerek.
Esas faktör takımın başında bir ağabey, bir yönetici, bir kaptan olmamasından kaynaklanıyor. Birisi çıkıp bunu söyleyecek. İspanyolca mı söyler, Portekizce mi söyler, Türkçe mi söyler, işaret diliyle mi söyler bunu çıkıp birinin söylemesi lazım. Ve tabi insanlara da kavratması lazım. Tek tek bütün futbolculara baktığımda böyle bir hava göremiyorum. Yıldırım Demirören’e ve yönetici arkadaşlarına çok büyük iş düşüyor. Ya kendileri yapacaklar ya da birine yaptıracaklar. Böyle bir figür yok şu an Beşiktaş’ta.
DARP OLAYININ YAŞANMASI ÜZÜCÜ
Olayın detaylarını basın da yer aldığı kadarıyla biliyorum. Ama tatsız bir olay var. Biraz konuk takımın yöneticilerinin provakasyonu gibi gözüküyor, biraz Beşiktaş yöneticilerinden bazılarının gereksiz dayılanma, efelenme tavrı gibi değerlendiriyorum. Gerçekten de şeref tribünü denilen yerin o adında şeref kelimesine pek yakışmayan protokol kelimesindeki ağırbaşlılığı, kaliteyi diplomasi içeren havaya yakışmıyor. Maalesef dünyanın baska hiçbir yerinde protokol tribününde küfürlü denilecek ifadelerle sataştıkları yumruk yumruığa gedikleri ortamlar yaşanmıyor. Bizim ülkemizde yasanıyor. En kötüsü tabi Beşiktaş’ta yaşanıyor olması. Dileyelim yöneticiler yönetici olduklarının farkına varsınlar ve kollarındaki saatlerin, kapılarda bekleyen siyah yeni kasalı arabalarının fiyatları oranında kaliteli davransınlar.”
HAYRİ ÜLGEN: “SCHUSTER İNATÇI VE SEVGİSİZ…”
“Beşiktaş bir aydan bu yana kara bulutların arasından çıkamıyor. Beşiktaş’ın hem Avrupa’yı kaybetmesi hem de ligi kaybetmesi iki dalda birden havlu atmasını sağladı. Beşiktaş takımı ligin başında ligin en iyi takımı ve en iyi transferleri yapan görünümündeydi. Schuster’in inadı ve sevgisizliği olmayıp futbolcuları ile dost olsaydı ben Beşiktaş’ın hocasız dahi ligde fark açarak iyi gideceğini ve Avrupa’da da en azından yarı finale kalacağını bekliyordum Önemli olan sistem kurabilmektir. Bir Lucescu bir Gordon Milne sistemle başarılı olmuşlardır. Maalesef Schuster’e gerekenden fazla önem verildi ve başta Mete Düren olmak üzere çok şımarttı ve Schuster’in de sevgisizliği Beşiktaş’ı eksik bıraktı. İki maçta 8 gol yenmesi bana Liverpool’u hatırlattı. Fenerbahçe Ferrari’nin atılması iyi değildi ama gönderilmedi, bu doğru ama İbrahim Üzülmez’de gönderilmemeliydi. İlla gönderilecekse İbrahim Toraman’la birlikte yollanmalıydı. Ferrari’yi yollasa para etmezdi. Schuster yönetim ve futbolcular şapkayı önüne koyup düşünmeli ve Türkiye Kupası’nı kazanmalılar. Bu yapılmazsa Beşiktaş 10 yıl geriye gider.
FUTBOL KARDEŞLİKTİR
Orada Aziz Yıldırım’ın hoş olmayan davranışı var. İsmail Ünal’a karşı yapılan davranış güzel değildir. Futbol güzelliktir, kardeşliktir eğer bunu başkanlar yaparsa tribünlerdeki olaya kimler müdahale edecek onada şaşırmamak elde değil.
Taraftar Radyo Beşiktaş’a kitlendi
Radyo Beşiktaş gündem oluşturmaya devam ediyor. Kara Kartal’ın ligdeki durumunu ve Avrupa’ya veda edişi Beşiktaşlıları derinden yaralıyor. Yeni transferlerin performansını da ele alan camia, faturayı Schuster’e kesiyor. Takım oyunu oynayamadıkları için başarı yolunda sağlam adım adamadıklarını söyleyen Beşiktaş otoriteleri, Kartal’ın futbol karakterinin de oturmadığına inanıyor. Alınan kötü sonuçlarla ilgili olarak Radyo Beşiktaş’a konuşan spor yazarları, Beşiktaş Teknik Direktörü Schuster’in tutumunun önemli olduğunu ancak ısrarlı davranışları yüzünden Beşiktaş’ın kendini gösteremediğinden yakınıyor. Beşiktaş’ın geçmiş yıllara bakıldığında grafiğinin hızla düştüğünü söyleyen otoriteler, sezon sonu Beşiktaş’ı daha kötü durumlarla karşılaşmasının, böyle giderse ve rakiplere bakıldığında Beşiktaş’ı avantajlı kalacak sonuçlar alınmazsa, şaşılacak bir durum olmayacağının da sinyallerini veriyorlar.
GÜVEN TANER: “GUTI, SIMAO, ALMEIDA, QUARESMA HEPSİ KOL KOLA GİRİP TAKIMI AYAĞA KALDIRMALI”
“Beşiktaş’a bu yıl genel baktığımız zaman özellikle transferlerde, transferlerin seçiminde, para yatırımında mevcutlarının işe yaramayanlarının gönderilmesinde, gizli işsizlik doğacak olanların gönderilmesinde aynı işi yapmak için birden fazla insan olur bir kısmını kullanamazsınız boşyere yatırım yaparsınız. Bunlar da yönetim kurulunun geçmişte olmadığı kadar sağduyulu davranışları oldu. İsabetli hareketler yaptılar. Ligin başında Guti’nin gelmesi Querasma’nın getirilmesi çok önemli işlerdi. Onların gölgesinde kaldı ama takıma onlardan daha fazla yararı olan zaman zaman Cenk gibi genç bir kalecinin alınması Ersan Gülüm’ün kiralanması son derece doğru yaklaşımlardı. Bir tek defo vardı transferde, o da Fatih Tekke’nin getirilmesiydi. O transfer de getirilme mantığıyla doğruydu. Ama tabi futbolcunun sakatlıkları ve huyu nedeniyle hiç bir yerde devamlılığı olamayacağı bilinen bir gerçekti. Transfer doğru yapıldı. Temmuzdan sonra yoğun maç trafiği yaşandı, bunu çoğu yorumcu atlıyor. Ben özellikle şu konu üzerinde durmak istiyorum. Beşiktaş ligin ilk yarısında 32 resmi maç oynadı. Bunların bir kısmı Avrupa Kupası maçlarıydı diğerleri de elbette 17’si lig maçıydı. Mesela Beşiktaş’ın üzerindeki ligi bitiren Kayserispor’un maç sayısı 18. 14 maç fazlaya çıkmış Beşiktaş. Ligin ilk yarısında Beşiktaş bu yoğun maç trafiğini taşıyamadı. Üç cephede mücadeleyi fiziksel olarak taşıyamadı. Bunun bir numaralı nedeni 21 – 22 futbolcunun sakatlanmasıydı ve sakatlanma sayısı 6 – 7 – 8’den aşağıya hiç düşmedi. Bu tabi yoğun maç trafiğinden rotasyonu da engelledi. Çoğu kişi diyor ama nerede rotasyonda, eş değer futbolcularda birini birine oynatmaktır, yıpranmayı engellemek içindir. Ama Beşiktaş teknik direktörüne birinci olarak değil ikinci derecede sorumlu dediğim teknik direktör şu gerçeğe karşı takımın fiziksel olarak kadro sayısal olarak yıpranmış olmasına rağmen takımın oyun sisteminde şu şekilde ödün vermedi. Yani duruma göre, maçına göre, maçın zorluğuna göre oyun karakterine göre siz elbette hiçbir şeyi değiştirmeyebilirsiniz ama yapranmış iseniz bunu dikkate almanız gerekir. Guti, Quaresma sadece ikisi birlikte 5 maç sahaya çıkamadılar. Bu dönemlerde de Beşiktaş’ı hep aynı sistemde oynatmaya zorladı Schuster. Ve bir tek gelişme oldu Beşiktaş’ta o da gol yeme sayısındaki artış. Bunun da farkında varmadı yönetim yine sağduyulu davrandı. Devre arasında üç tane önemli transfer yaptı. İşe yaramayan oyuncularla yollarını ayırdı. Bu defa başka bir şey çıktı… Schuster’in müthiş inadı. “Beşiktaş takımına hücum oynatacağım, bence çağdaş futbol bunu gerektiriyor” dedi. Elbette bu mantık kağıt üzerinde doğruydu ama Beşiktaş takımına ne iyi hücum yaptırabildi iyi hücum adamları sahibi olmasına rağmen. Ne savunmasını geliştirebildi. Beşiktaş hem inancını coşkusunu özgüvenini kaybediyor, hem de yeni bir oyun karakteri kazanamıyor. Şimdi bana soruyorlar ‘Schuster kalsın mı gitsin mi?’ kararını ben vermem bir yorumcu olarak vermem. Bir de olayların gelişimine bakarsınız. Olayların gelişimine bakarsınız bu pozisyonda yeni kadroya karşın herhangi bir ışık eklemedi Schuster… Ufacık bir gelişme yapmaya çalışın da zamana gerek var diyelim. Zamana gerek olduğunun ışığını da Schuster vermiyor. Medyanın önemli bir kesimiyle taraftarın önemli bir kesimiyle takışmış tepkileşmiş durumda. Her ufacık hatasında bir yerine bin laf işitir bu nedenle. Bu da Beşiktaş’ı yıpratacaktır. Schuster’in durumu gözden geçirmesi gerekir yönetimin de Schuster’le birlikte durumu gözden geçirmesi gerekir. Benim bugünden gördüğüm sağlıklı şey Schuster’in Beşiktaş’tan “Ben bu işi kıvıramadım” diye söyleyip şovalyelik yaparak kendisi ayrılmasıdır. Ben ne olursa olsun ben bu takımın canına okurum, paranızı da alırım ciğerinizi de sökerim mantığı içindeyse Schuster kişilik derecesini küçültmüş olur. Özetle, Guti, Simao, Almeida, Quaresma hepsi bir kol kola girip ayağa kaldıracak takımı… Beşiktaş’ın ayağa kalkacak malzemesi var. Beşiktaş’ı karamsarlıktan koparacak hemen herşey var. Ama ne yazık ki takım yönetimi olarak Schuster’in ne yapacağını anlamak mümkün değil. Şunun yatırımı yapıyor şu sonucu alacağız diye beklersek, diyelim diyemiyorsunuz. Schuster’e ama Del Bosque döneminde gitmesin diye dayatmıştım o dönemde. Başkan benden bir yıl sonra ki yazılarım var çıktı tv kanalında en büyük hatam Del Bosque’yi göndermekti dedi. Işığı görmek lazım. Şu an da Schuster de o ışık yok. Bakarsanız yarın 5 maç kazanır, ondan sonra Türkiye Kupası’nı kazanır taraftarla barışır. Coşkuyu yakalar Schuster’le de devam edilir, Schuster’in peşinde değilim o ışığın peşindeyim.
ŞİDDET ORTAK SORUN
Beşiktaş’ın sorunu olarak ele aldığımız zaman çözemeyiz… F.Bahçe’nin sorunu olarak aldığımız zaman veya Hatayspor’un İzmir’in.. O Türk toplumunun doğasından kaynaklanan bir kavga türüdür. Bakış açısıdır. Bir türlü belli bir çizgide düşünsel boyutta tartışma, olayları çözme, olayları yorumlama noktasına erişemiyoruz. Ne yazık ki an geliyor kulüp başkanları dahi o başkanlığın verdiği ağırlığı göstermiyorlar. Başkalarını terslemeyi öne çıkarıyorlar. Başkaları da onu tahrik etmekten geri durmuyor bu Türk insanın bir doğasından kaynaklanan bir sorunudur, oradan ele alınıp çözülmesinde yarar var.”
Çirkin saldırıya dava
Beşiktaş – Fenerbahçe derbisi devre arasında protokol salonu karıştı. 15 dakika süren olaylar Sinan Vardar-Aziz Yıldırım gerginliği ile başladı ve Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal’ın yumruklanmasıyla zirveye çıktı.
Edinilen bilgiye göre ilk atışma Beşiktaş yöneticisi Sinan Vardar ile Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım arasında başladı. Olay şöyle gelişti: Aziz Yıldırım ve yönetciler ilk yarının bitimine iki dakika kala protokol tribününden salona girdi. İçeride olan Sinan Vardar, yanındakilere “Şimdi ayıp olur başkana bir hoş geldin diyeyim” deyip Aziz Yıldırım’ın yanına giderek, elini uzattı. Yıldırım, Vardar’ın elini itti ve ters bir tavırla “Haddini aştın sen, kimsin ki senin elini sıkacağım. Sözlerine dikkat et. Hafta içi sallıyorsun. Sonra yanıma geliyorsun. Senden hesap soracağım” dedi. Vardar şaşkınlıkla “Ayıp ediyorsun. Bu davranışlar sana yakışmıyor. Neyin hesabını soruyorsun. Soracaksan haydi gel sor” dedi. Bu arada olaya, protokol tribününde bulunan Beşiktaş Kongre Üyesi İsmail Cevahir adlı şahısta , Yıldırım’a hitaben; “Başkan burada olay çıkarıyorsun, yakışıyor mu sana” diyerek karıştı. Karşılıklı bağırış çağırışlar devam ederken, salona giren Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal “Ayıp olmuyor mu, misafire böyle davranılır mı” diye lafa girdi. Ortalığı yatıştırmaya çalıştı. Bu sefer de Cevahir, Ünal’a “Bilmeden dinlemeden ne konuşuyorsun lan!..” diyerek, Ünal’a yöneldi. Karşılıklı konuşmalar sırasında, Cevahir, İsmail Ünal’a bir anda saldırarak, yumruk attı. Ünal şikayetçi olunca Cevahir “Sen kimsin, adam mısın, beni göz altına aldıracaksın” diye küfürler savurarak, ortalığın daha da karışmasına neden oldu.
ÜNAL’DAN SUÇ DUYURUSU
İsmail Ünal, olaydan sonra; yaptığı yazılı açıklamada, Beşiktaş – Fenerbahçe karşılaşmasının devre arasında yaşanan olayların spor camiası için üzüntü verici nitelikte olduğunu ifade ederek, “Geniş kitleler tarafından bir aidiyet duygusuyla benimsenmiş futbolun toplumumuzun kaynaşmasında, bir bütün olmasında önemli rolü vardır. Ama rekabet centilmence yapılmalıdır. Spor dünyasının insanlarının milyonlarca taraftarı kışkırtan değil, centilmenlikleriyle örnek olan kişilik özelliklerine sahip olmaları gerekir” ifadelerine yer verdi.
Tanık olduğu olaya ilçenin belediye başkanı olarak müdahale etmek ve yatıştırmak isterken, şahsına önelik çirkin bir saldırı ile karşı karşıya kaldığını vurgulayan Ünal, “Hakkımda sarf edilen küfürler ve uğradığım ölçüsüz şiddet nedeniyle ilgili kişiler hakkında suç duyurusunda bulundum. Adli makamların mağduriyetimin giderilmesi konusunda karar vereceğine inanıyor, spor ahlakıyla bağdaşmayan bu tür davranışlarla bir daha karşılaşmamayı diliyorum” ifadelerini kullandı.
DAVA DİLEKÇESİ ŞÖYLE
İsmail Ünal derbide İsmail Cevahir’in kendisine yumruk attığı, Tamer Taşpınar’ın da görevini kötüye kullandığı iddiası ile savcılığa başvurdu. Beşiktaş – Fenerbahçe derbisinin devre arasında yaşanan kavga sonrasında yaşanan olayda, kendisine yönelik saldırıları konusunda ilgili kişiler hakkında suç duyurusunda bulunduğunu açıkladı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na avukatları aracılığıyla başvuran Ünal’ın dilekçesi özetle şöyle:
Müvekkilimiz, Beşiktaşlı yönetici Sinan Vardar ile Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım arasındaki münakaşayı yatıştırırken, Beşiktaş kongre üyesi İsmail Cevahir’in sözlü ve fiziksel saldırısına uğramıştır. İsmail Cevahir ortaya yönelik “…ananızı avradınızı s…”, “…o, çocukları” ve benzeri sözler sonrası müvekkilimiz İsmail Ünal’a “seni yaşatmam ulan” diyerek tehtid etmiş, “yalaka i…, g.vat” diyerek hakarette bulunmuş Ünal’ın sol kulağına yumuk vurarak kendisini kasten yaralamıştır. Diğer şüpheli İstanbul İl Spor Müdürü Tamer Taşpınar Cevahir’i girmemesi gereken bir yere sokmak suretiyle hem Fenerbahçe’li yöneticilere hem de müvekkilimiz İsmail Ünal’a yönelik suçların işlenmesine sebebiyet vermek suretiyle görevi kötüye kullanmış. Ayrıca suç duyurusunda görgü tanıkları olarak da Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, yöneticiler Nihat Özdemir, Murat Özaydınlı, Ali Yıldırım, Ünal Uzun İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen, Muğla Belediye Başkanı Osman Gürün, Beşiktaş Emniyet Müdürü Yardımcısı Murat Karakaya ve Sakatlar Federasonu Başkanı Kamil Kehale gösterildi.