Parklarına sahip çıkıyorlar
Gayrettepeliler, çocuk parklarının yer altı otoparkı yapılması kararını protesto etti. Geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen protesto toplantısında, çocuk parkının İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce yer altı otoparkına dönüştürülmesi projesinin istenmediği vurgulandı.
Çocuk ve yaşlıların da aralarında bulunduğu semt sakinleri, ellerinde ”İnsana park, rantçıya otopark”, ”Yaşlılar ve çocuklar giremez, otolara aittir” ve ”Son yeşil alanımız katlediliyor” yazılı pankartlarla parkta toplandı. Öte yandan Gayrettepe Çevre, Kültür ve İşletme Kooperatifi Başkanı Erim Erinç Dinç, burada yaptığı konuşmada, Gayrettepe’nin İstanbul’da beton yığını haline gelmiş bir semt olduğunu söyledi. Toplantıda, Gayrettepe’de 38 bin metre karelik alanda gündüzleri 50 bin, geceleri 20 bin kişinin yaşadığı konuşuldu ve semtin son yeşil alanı olan 1976 metre karelik parkın otopark haline getirilmesine karşı olunduğu kaydedildi. Edinilen bilgiye göre, çocuk parkında mahalle afet merkezi olarak kullanılan prefabrik bina da bulunuyor. Bununla birlikte parkta, Beşiktaş Halk Eğitim Merkezi ile birlikte halk müziği korosu çalışmalarını gibi çeşitli sosyal faaliyetlerin yürütüldüğünü ifade ediliyor. Toplantıda, yapılacak otoparkın hem bu binaya hem de mahalleye birçok zararı olacağını öne sürüldü.
Parkın otopark haline gelme proje hakkında Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal da, göreve geldiklerinde ilçede yaklaşık 4 metre kare olan kişi başına düşen yeşil alanı artırmak için çalıştıklarını, bunu yaparken de sivil toplum kuruluşları, yerel yöneticiler ve halkla işbirliği içinde olduklarını dile getirdi. Ünal, Gayrettepe’deki yüksek blokların kendilerine yetecek otopark alanına sahip olduğunu belirterek, yeşil alana otopark yapılmasına karşı olduğunu söyledi. İstanbul’un deprem kuşağı üzerinde bulunduğunu, buna yönelik olarak park bünyesinde afet merkezi olarak da kullanılan bir binanın yer aldığını dile getiren Ünal, bunun korunması gerektiğini kaydetti.
Toplantıda, kamuoyunda ”Çevreci Profesör” olarak tanınan Prof. Dr. Orhan Kural da protesto gösterisine destek verdi. Eyleme, eski Beşiktaş Belediye Başkanı Ayfer Atay, Gayrettepe Mahallesi Muhtarı Necla Başar ile çeşitli sivil toplum kuruluşu temsilcileri de destek verdi.
Etkinlik kapsamında çocuk parkının altına otopark yapılmaması için açılan stantta imza toplandı. Toplanan imzaların İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na iletileceği bildirildi.
Beşiktaşlılar gözünüz aydın olsun ücretsiz otopark hizmete girdi
Yol – kaldırım çalışmalarıyla çokça konuşulan Levent semtinde İstanbul’un da büyük bir sorunu olan otopark sıkıntısına Beşiktaş Belediyesi’nden çözüm geldi. Beşiktaş Belediyesi, Levent meydanındaki trafik yoğunluğunu azaltmak amacıyla Çalıkuşu Sokak’ta bulunan Levent Kültür Merkezi yanındaki 144 araç kapasiteli ücretsiz otoparkı, geçtiğimiz haftalarda Beşiktaşlıların hizmetine açtı. Dört katlı otopark haftanın 7 günü 08.00 – 20.00 saatleri arasında hizmet verecek.
Trafiğe yeni düzen
Levent’in göbeğindeki kaldırım düzenleme çalışmaları ile birlikte sürdürülen yol çalışmaları da son halini aldı. Levent meydanı ile ilgili çalışmalar hakkında Beşiktaş Belediyesi’nden yapılan açıklama ise şöyle: “Beşiktaş Belediyesi olarak Levent Meydanı’nı çağdaş standartlara sahip, insanlarımızın yaşama katılabildiği, soluk alabildiği bir kentsel mekan haline getirmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Levent meydanına ilişkin çalışmalara öncelikle trafiği rahatlatacak düzenlemelerle başladık. Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) trafik akışını yeniden düzenledi. Buna göre Çarşı Caddesi tek yönlü olacak ve Levent meydanına Büyükdere Caddesi’nden girilecek. Büyükdere Caddesine çıkış ise Karakol Sokak’tan olacak. Levent meydanındaki trafik yoğunluğunu ve karmaşasını azaltmak için otomobillere park yasağı getirmeyi planladık. Ancak elbette araç sahiplerini mağdur etmeyecek çözümleri de düşünüyoruz. Bu kapsamdaki çözümlerden biri olarak, Levent Kültür Merkezi’nin altındaki kapalı otoparkı devreye sokarak araç sahiplerine rahat ve güvenli bir park alanı sağlamak amacıyla bir süredir çalışmalar yapıyorduk.”
Kaçak yapılar yakından izleniyor
Levent’teki düzenlemelerde yapılarla ilgili tüm sıkıntıların en aza indirgenmesi hedefleniyor. Düzenlemeyle birlikte kaçak yapılaşma ile de mücadele edilmiş olacak. Buna bağlı olarak Beşiktaş Belediyesi düzenleme kapsamında meydandaki kaçak yapılaşmanın kaldırılmasına yönelik girişimlerinin bulunduğunu belirtiyor. Belediyenin konuyla ilgili açıklamaları şu şekilde:
“Çiçek ve sebze tezgahlarını da Levent gibi nezih bir semte yakışır hale getireceğiz. Bunların yanı sıra Levent meydanındaki binaların dış cephelerinin yenilenmesine yönelik çalışmalarımız var. Dış cephelerdeki levhalar yeniden düzenlenerek görüntü kirliliği önlenecek. Meydanın zemin kaplaması da yenilenecek. Ayrıca dikeceğimiz yeni ağaçlarla meydandaki yeşil dokuyu genişleteceğiz. Bu çalışmalar sonucunda meydan, 1960’lı yıllardaki nostaljik görünümüyle yeni bir çehre kazanacak.”
Tıkla, nikaha katıl
Yakın arkadaşınızın veya akrabanızın nikaha geç mi kaldınız? Yoksa ünlü birinin nikahı tüm detayları ile izlemek ister miydiniz? Öyleyse, Beşiktaş Belediyesi’nin canlı nikah yayını ile kendinizi adeta salonda gibi hissedeceksiniz. Gidemediğiniz, yetişemediğiniz nikahın kokteylinden imza törenine takı merasiminden vedalaşmaya kadar her karesini belediyenin web sitesinden takip etmeniz mümkün. Detaylı bilgi için tıklayıp, kendiniz görün…
www.besiktas.bel.tr
Münir
Özkul’u
andık
Ustalara Saygı geceleri etkinlikleri tüm hızıyla devam ediyor. Etkinlik geçtiğimiz haftalarda Münir Özkul ile devam etti. Münir Özkul’un rahatsızlığı nedeniyle katılamadığı gece, Akatlar Kültür Merkezi Melih Cevdet Anday Sahnesi’nde gerçekleşti. Gecede Filmsan tarafından hazırlatılan Münir Özkul filminin galasının da gerçekleştirildiği etkinlikte; tiyatro ve sinemamızın usta aktörünün çeşitli yönlerini, dostları ve çalışma arkadaşları anlattı.
Faruk Şüyün’ün hazırladığı ve yönettiği geceyi Gülsen Tuncer sundu. Ayşen Gruda, Erol Günaydın, sanatçının kızı Güner Özkul, Halit Akçatepe, Mert Baykal, gençlik arkadaşlarından Murat Somay, Sezer Sezin, Sırrı Gülte-kin, Suna Selen ve Üstün Akmen de Münir Özkul ile ilgili duygu ve düşüncelerini, sanatçıyla yaşadıkları anıları seyircilerle paylaştı.
Öte yandan gecede Hababam Sınıfı’ndan “Ustalara Saygı”da sanatçının unutulmaz karakteri “Mahmut Hoca” için de özel bir bölüm gerçekleştirildi. “Hababam Sınıfının yazarı Rıfat Ilgaz’ın oğlu Aydın Ilgaz duygularını aktarırken, Ülkü Erakalın da Münir Özkul ile ilgili konuşmasını “Hababam”dan şarkılarla süsledi.. Melih Cevdet Anday Sahnesi’nin fuayesinde Münir Özkul filmlerinin afişlerinden hazırlanan bir serginin de gezilebileceği gece, sanatçıya anı plaketinin sunulmasının ardından düzenlenen kokteyl ile sona erdi.
VİŞNEZADELİLER
biraraya geldiler
Bilgilendirme toplantıları devam ediyor. Vatandaşı bilgilendirme toplantılarının son durağı Vişnezade mahallesiydi. Geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen toplantı için yetkililer, proje sunum ve görüş alışverişlerinin olumlu bir havada geçtiğini, yapılması düşülen plan ve çalışmaların tanıtıldığını söyledi. Toplantıya katılan vatandaşlar ile görüş alışverişinde bulunduklarını kaydeden yetkililer, sorularının da yanıtlarını bulabildiler. Öte yandan katılımcılar süreçlere dahil edilmekten duydukları memnuniyeti dile getirdiler.
Belediye tarafından konuyla ilgili olarak yapılan açıklama ise şöyle: “Beşiktaş Belediyesi olarak insana öncelik vermek ve faaliyetlerimizi katılımcı bir anlayışla sürdürmek en önemli değerlerimiz arasında bulunuyor. Vizyonumuz doğrultusunda projelerimizi uygulamaya koymadan önce Beşiktaşlılara danışmaya,aldığımız geri bildirim doğrultusunda planlarımızı yeniden gözden geçirmeye ve katılım anlayışı ile kentimizi iskan etmeye devam edeceğiz.”
Bitkisel yağlar çevreye dost!
Bitkisel yağlar artık çevreye dost oluyor. Doğaya zarar veren bitkisel atık yağların ayrı toplanması, geri kazanılması amacıyla, İstanbul Valiliği’nden lisans alan firmalar Beşiktaş’ta protokol imzaladı. Beşiktaş belediyesi bu konuda hassasiyet taşıdıklarını dile getirdi.
Geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen tören, Akatlar Kültür Merkezi’nde düzenlendi. Törende Beşiktaş Belediyesi Başkanı İsmail Ünal ile lisanslı bitkisel atık yağ taşıma firmalarının temsilcileri katıldı. Ulusal geri kazanım Genel müdürü Sekan Külcü ve Ezici Yağ Sanayi Biyodizel ve Enerji Üretim Paz. A.Ş.’nin Genel müdürü Mustafa Ezici’nin de birer konuşma imza töreninde, Şair Behçet Kemal Çağlar İlköğetim Okulu öğrenci ve öğretmenleri de hazır bulundu. Belediye Başkanı İsmail Ünal, sadece görev ödev bilinci ile çözüm üretmekle yetinmeyip, edinilmiş bilginin kitlelerin erişimine açılması noktasından hareketle, kentliyi bilinçlendirmek ve kanalizasyonlarda sıfır yağ atığı hedefine ulaşmak için farkındalık ve tutum değişikliği yaratmak için de çalıştıklarını ifade etti. Toplantıyı izleyen çocuklara özel olarak seslenen İsmail Ünal “bundan böyle sizler evde annenizi, okulda kantin ve yemekhane görevlilerini uyararak atık yağların kanalizasyona dökülmesine engel olacaksınız” diyerek onları göreve davet etti. Toplanan yağların okullarda biriktirilerek geri dönüşüm merkezlerinde bertaraf edileceği ve en fazla yağı getiren öğrencilerin ödüllendirileceği bildirilen toplantının sonunda öğrencilere evlerindeki atık yağları toplamları için özel bidonlar dağıtıldı.
Konuyla ilgili olarak edilen bilgiler ise şöyle: “2005 yılının Nisan ayında yayınlanan “Bitkisel Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği” uyarınca belediyelerin yetki alanlarında bulunan lokantalar, sanayi mutfakları, oteller, tatil köyleri, motel ve yemekhaneler, hazır yemek üretimi yapan firmalar ile benzer tesislerde gerekli denetimleri yaparak, kullanılmış kızartmalık yağların kanalizasyona dökülmesini önlemesini öngörüyor. Büyükşehir Belediyeleri ve ilçe belediyelerinin bu işletmelerin lisanslı geri kazanım tesisleriyle ya da valilikten geçici depolama izni almış toplayıcılarla yıllık sözleşme yapmalarını sağlamaları da yönetmelikte yer alıyor. Buna göre belediyeler sözleşmelere ilişkin kayıtları valiliğe bildirmek, sözleşme yapmayanlara gerekli cezai işlemi uygulamak ve gerekli tedbirleri almakla yükümlüler. Atık yağ üreticilerini kapsayan yönetmelik, 1 Ocak 2008 tarihinden itibaren evleri de kapsayacak, bu tarihten itibaren bitkisel atık yağların evlerden de toplanması gündeme gelecek.”
Ödüllü yönetmenin filmi vizyona giriyor
Ödüllü kısa film yönetmeni Selma Köksal Çekiç, tamamladığı ‘Fikret Bey’ adlı ilk uzun metrajlı filmiyle Levent Kültür Merkezi’nde sinemaseverler ile yeni yılın ilk ayında buluşuyor. Çekiç, senaryoyu Türkiye’nin ilk kazan fabrikasını kuran babası İlyas Köksal’ın hayat hikâyesinden esinlenerek, ablası sinema eleştirmeni Necla Algan ile birlikte yazmış. Filmde, Çekiç’in 21 yaşındaki halini yeğeni Gökçe Algan canlandırmış. İlyas Bey’in beyaz perdedeki yansıması Fikret Bey’i ise Erol Keskin oynamış. Filmin konusu şöyle: Fikret Bey, işini kaybetmiş oğlu siyasi sürgünde olan yaşlı bir adamdır. Film bu yaşlı adamın işyerinde geçirdiği son günlerden birini anlatır. 13 Ekim 1988 tarihli bu gün, yaşlı adam için herhangi, sıradan bir gündür. Fikret Bey hayatının son yıllarını gençliğinde kurduğu işyerinin problemleriyle boğuşarak geçirmiş, 12 eylül döneminde siyası suçlu olarak tutuklanan oğlu da, bir süre hapis yatıp çıktıktan sonra yurt dışına gitmiştir.
Fikret Bey, iş yerinde otuz yıldır yanında çalışan bekçisi Mehmet’le baş başa, sevgi ve saygıya dayalı bir dostluk içinde günlerini geçirmektedir. Ama hayat Mehmet için de zordur . Emekliliği yaklaşmış olduğu halde Fikret Bey’i yalnız bırakmamak için sürekli işyerinde kalmakta, gündüzleri eve gitmek yerine Fikret Bey’in bakımıyla uğraşmaktadır. Mehmet çok özel, iyi niyetli, fedakar, dürüst bir adamdır. Film Fikret Bey ile birlikte Mehmet’in hikayesini de anlatır. Film, 4-10 Ocak tarihleri arasında gösterime girecek.
Beşiktaş Meydanı ağaçlandırıldı
Beşiktaş Meydanı tamamen yayaların oldu. Meydan projesinin hayata geçirilmesi
için Tansaş bulunduğu yeri yeşil alana bırakmıştı. Geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen çalışma ile Tansaş’ın da yıkımı gerçekleşti.
Beşiktaş Meydanı, yapılan son düzenlemeyle yıkık görüntüden kendini kurtardı. Beşiktaş Belediyesi’nin gerçekleştirdiği ağaçlandırma ve yeşillendirme çevre düzenlemesiyle yayaların yürüyüş alanı, güzelleştirildi ve kullanabilir bir hale geldi. Buna bağlı olarak ise Meydan Projesinin tam olarak uygulamaya geçilmesi için halen zaman olduğu söyleniyor. Edinilen bilgiye göre, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sorumluluğundaki alanda, Beşiktaş Belediyesi işbirliği ile proje gerçekleşecek İleriki bir tarihte gerçekleşmesi beklenen meydan proje ile trafik kaosunun azalacağı, trafiğin yer altına alınarak yayaların denizle ulaşacağı belirtiliyor.
Çırağan Sarayı büyülüyor!..
Saraylar ilçesi Beşiktaş’ın sahil üzerinde görkemli sarayını biliyor musunuz? 1600’lü yıllarda tarih sahnesinde yerini alan Çırağan Sarayı, Beşiktaş ile Ortaköy arasında, adıyla anılan cadde üzerinde bulunuyor. Bugünkü Çırağan Sarayı, İstanbul’un Osmanlı döneminin tarih sahnesine birbiri peşine ve son birkaç yüzyıllık zaman parçası içindeki eklediği bir dizi güzellik ve sanat tablolarından, 1871’e ait sonuncusu olarak biliniyor.
17. yy’da İstanbul coğrafyasında yazın kullanılabilecek en elverişli ve heves çeken sahil, Beşiktaş kıyıları idi. Burası, hem saray ve halk için kışlık semt olan ve hükümet binalarını da barındıran tarihi yarım adaya çok yakın bir konumdaydı, nem de arkası el değmemiş bir ormana sahipti ve Karadeniz’in serin esintisine açık, çok temiz havalı bir yerdi.
Kıyılarda, bir takım pavyonlar ile çiçek bahçeleri yapılmasının, yani insan eli değmiş olarak tarih sahnesinde ilk kez yerini almasının, 1600’lü yıllarda olduğu kabul ediliyor. O tarihlerde bu sahil, “Kazancioğlu Bahçeleri” adını taşıyormuş. Bu rasının güzelliğine kapılan genç padişah IV. Murad (hd. 1623 –1640) çevreyi kendi mülklere içine katmış ve kızı Kaya Sultan’a vermiş. Kaya Sultan’ın kocası Melek Ahmed Paşa’nın yakınlarından olan Evliya Çelebi, sahildeki için, “Vacibü’s seyr bir yalıdar. Bunda fevkani bir şadırvan vardır ki dünyada öyle bir sanatlı fevvare görülmemiştir” diyor. Ama bu kıyılarda (henüz hepsi ahşap) sahil sarayların ve bahçelerin yıldızı asıl, bir yüzyıl sonra parlamaya başlıyor. Bir eğlence ve de ama onunla beraber bir kürtür parlaklığı devrini başveziri ile beraber bir açan hükümdar III. Ahmed (hd 1703 –1730) buradaki mülkünü, gözde vezirazamı İbrahim Paşa yaptırmış, Tarihçi Ahmet Refik, III. Ahmed’in fermanlarını yayımlarken, üç ayrı yerde bu bina hakkında da nakirlerda bulunur. Aynı ahşap binalar hakkında bilgi veren bir başka kaynak 18. yy’ın Ermeni yazarı P. G. İnciciyan’dır. O da III. Ahmed’in buyrutularında geçtiği gibi buradaki saraylar için, saray değil, “yalı” deyimini kullanıyor. Bundan, bu yapıların büyük olmadığı sonucu çıkarılabilir. Bu kıyılar, Lale Devri’nden itibaren, mehtaplı geceler düzenlenmeye başlayan ışık ve çiçek dolu eğlencelere sahnelik etmeye başlıyor. Burasının “Çerağan” adını alması da bu dönemin eseridir. Çünkü “çerağ” kelimesi, Farsça’dan geçme olarak, “ışık veren, aydınlık veren” anlamındadır ve bu eğlencelere de alem olmuştur.
Bu eğlenceler hakkında daha sonraki tarihçiler, özellikle de 1900’lü yılların başlangıcının yazarları, fantastik hayallere girmişler ve özellikle “kaplumbağa üstünde mum” gibi tuhaf bir imaj icat ederek, bunu meşhur etmişlerdir. Halbuki bu gece eğlencelerin ve çiçek ve ışık gösterilerin ne gibi dekorları ve sahneleri sergilediğini ayrıntılı olarak anlatan en güvenilir kaynak saraya çok yakın bir konuma geçen Fransız soylusu Baron de Tott’un anılardır ve baronda, kaplumbağalara ait tek satır yoktur, çiçek taçlarının billur fenerler ve aynalarla nasıl aydınlatıldığı vardır.
1800’lü yılların ilk çeyreğine kadar geçen 60-70 yılda ahşap saray birkaç kez el değiştirmiş. Sadrazamlar Hacı Ahmed Paşa ile Hekimoğlu Ali Paşa, burayı yabancı elçilerle görüşmeleri ve resmi ziyafetler için kullanılmışlar.
III. Selim (hd 1789 –1807), burasını tekrar ihya ederek kız kardeşi Beyhan Sultan’a vermiş, bir süre burada oturmuş, yandaki Rodoslu Yalısı’nı rehinden kurtarıp satın almış, ve yerine bir mabeyin dairesi yaptırmış, eskiyen binaların hepsini söküp gönlüne göre yeni bir yalı yaptırmak özlemini taşıdığını için, Sadrazam Ziya Paşa, bunun projesini hazırlatarak padişaha sunmuş.
Denizlerin efendisi: Barbaros
Barbaros Meydanı’ndan geçenler bilirler, Barbaros Türbesi’nin hemen yanında yer alır Barbaros Anıtı… Ünlü Türk Amirali Barbaros Hayrettin Paşa’nın hatırasına dikilen bu anıt Beşiktaş’ta Cezayir Caddesi’nde ve Barbaros Türbesi’nin hemen arkasında bulunur… 1944 yılında heykeltıraş Zühtü Müridoğlu ve Ali Hadi Bara tarafından bu anıt, zamanın parası ile 52 bin liraya yapılmış. Anıtın altında Yahya Kemal’in mısraları vardır:
“Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor?
Barbaros belki donanmayla seferden geliyor
Adalardan mı? Tunus’tan mı? Ceyazir’den mi?
Hür ufuklarda donanmış iki yüz pare gemi
‘Yeni doğmuş ay’ı gördükleri yerden geliyor.
Ol mübarek gemiler hangi seherden geliyor?
Anıtın tümü 11,50 metredir. Bronz dökülen kısmı 6 ton 900 kilodur. Anıtın bronz işlerini Yusuf Akpınar ve Ali Haydar Seymen yapmış olduğu bilinmektedir.
Heykelin yapılması fikri, Deniz Müzesi’nin, Dolmabahçe Camii’nden o zamanlar Maliye binası olan yapıya taşınması kararı alındıktan sonra çıkmış. Osmanlı döneminde deniz donanması sefere Beşiktaş ile Üsküdar arasında toplandıktan sonra çıkarlardı. Bu nedenle de Barbaros Hayreddin Paşa’nın türbesi burada yapılmış, Kaptan-ı Derya Sinan Paşa da camiini burada yaptırmıştır. Meydanın düzenlenmesi ve heykelin yerinin saptanması, şehircilik uzmanı H. Prost tarafından yapılmıştır. Basamaklı mermer bir platform üzerinde yükselen, küfeki taşından bir kaide üzerinde yer alır. Ortada Barbaros, yanında da iki levent figürü bulunur. Kaidenin sol yanında Barbaros’un Kanuni’ye takdimi, sağ yanında ise Preveze Deniz Zaferi kabartma olarak işlenmiştir. Barbaros, levendlerin önünde ve ortada yer alır. İki yandaki levendler ileri doğru hareket halinde izlenimi verirler. Figürlerin arasında, en ortada yer alan sancak, figürleri birbirine bağlayıcı bir unsur olmasının yanı sıra piramidal kompozisyonu vurgular. Osmanlı’ya özgü kıyafetlerin doku olarak verilişleri son derece başarılıdır. Sağdaki levendin elinde silah bulunur. Soldaki ise, sağ elindeki kılıçla ileri doğru atılır bir jestle tasvir edilmiştir. Bu figürün sol eliyse geriye doğru uzanmıştır ve figür, sağdaki levende göre daha yandan tasvir edilmiştir. Bu üç figür, jestleriyle, dinamik ifadeleriyle, kıyafetlerinin işlenişi ile ve modle edilişlerindeki sağlamlıkla dikkat çekmektedirler. Aynı zamanda bir bütün olarak da sağlam bir kompozisyon olduğu belirtilmektedir. Bununla birlikte Barbaros ve leventlerin kıyafetleri Topkapı Sarayı’ndaki örnekler incelenerek ve Barbaros’un portresi ise Nigari’nin minyatüründen yola çıkılarak yapıldığı da bilinmektedir. Anıt, Cumhuriyet dönemi meydan anıtları arasında, konusu Atatürk olmayan en büyük heykellerden biri olarak geçmektedir.
Abbasağa çeşmesi
Beşiktaş’ın tarihi dokusunda yer alan çeşmeleri hiç gördünüz mü? Kimisi halen ilk günkü gibi avuç açanlara suyunu akıtırken kimisinin suyu ise ne yazık ki artık akmıyor. Beşiktaş’taki çeşmelerden bir tanesi de Abbasağa Camii Sokağı’nda bulunan Abbasağa Çeşmesi’dir. Camiin de banisi olan Darüssade Ağası Abbas Ağa tarafından yaptırılmıştır. Klasik tarzda ve kesme taştan inşa edilen çeşmenin sivri kemeri üzerinde yer alan kitabesi, sülüs bir hat ile üçer mısralık dört satır şeklinde hakkedilmiş olup, 1080 /1669 tarihini taşır. Abbas Ağa’nın Üsküdar’da Hayreddin Mahallesi, Dutlukahve mevkiinde yaptırdığı bir diğer çeşmenin kitabe metni ve tarihi de Beşiktaş’taki ile aynıdır. Çeşmenin sivri kemerli nişli içinde yer alan ve üzeri kırık kasmerler, rozet motifleriyle bezenmiş olan aynataşı mermerden, testi setleri ile teknesi ise küfteki taşımadan yapılmıştır. Ayrıca çeşmenin saçak kısmı üzerinde yüzeyi dozet ve bitkisel motiflerle bezeli bir tepeliği de vardır. Çeşmenin Vakıf defterinde var olduğu belirtilen iki lülesi günümüzde mevcut olmayıp, suya da akmamaktadır.
Ayia Fotini Ayazması
Rumcada kutsal yer anlamına gelen “hagiasma” kelimesinin Türkçe’de aldığı biçim olan ayazma Ortodokslarca bir aziz ya da azizeye adanmış su kaynakları için kullanılıyor. Şifalı olduğuna inanılan bu su kaynaklarını içine alan kiliseler inşa edildiği gibi ayrı yapıları olan ayazmalar da vardır. Çoğu küçük, basit yapılardır. Her ayazmanın adandığı aziz ve azize için yılda bir kez yapılan yortusu aynı zamanda çevre için de bir panayır günü olarak kabul edilir. Yalnız Ortodokslarca değil, Müslümanlarca da saygı gösterilen, ziyaret edilen, şifa umulan ayazmaların İstanbul’un yaşamında özel bir yeri vardı. Ayia Fotini Ayazması Arnavutköy’de Dubaracı Sokağı’nda cadde kavşağından girilince az ileride sol tarafta, köşe başındaki kalaycı dükkanının bulunduğu yerde, yer altında idi. Yaya kaldırımı üzerindeki girişten üç dört basamak taş merdivenle inilir, üstü tonoz örtülü bir yerdir. 1924-25’te toprak ile doldurularak kapatılmıştır.
1500 yıllık tarih: Arnavutköy
Yaşadığımız mahalleyi ne kadar tanıyoruz? Beşiktaş’ın mahallerinin dünden bugüne değin taşıdığı güzellikleri ve ayrıcalıklarıyla beraber, sorunlarından da haberdar mısınız? Bir Beşiktaş kentlisi olarak yaşadığınız mahallelerde sorunların çözümüne, Beşiktaş Belediyesi’nin getirdiği hizmetlerden, bulunduğunuz yerin kendi özgü yapı ve özelliklerine kadar bir çok bilgiye ve detaya artık bu yazı dizisiyle sahip olabileceksiniz. Beşiktaş’ı ve mahallelerini, tarihi dokusu, mimari yapısı, coğrafik konumu, yerleşik düzeni ve yaşayan insanlarıyla daha yakından tanıyabileceksiniz. Söyleşiler, anketler ve araştırmalarla bilgilerinizi tazelemiş olacaksınız.
Boğazın güzellikleri baş ucunuza gelsin, kışın sahlebinizle yazın kahvenizle ruhunuzu deniz serinliği okşasın ister miydiniz? Yeşilliklerin arasında ahşap evleriyle misk kokulu çiçekleriyle dar ama nizamlı yollarıyla Arnavutköy’ü görmek ister miydiniz? Öyleyse mini bir tur yapalım sizin için. İşte Arnavutköy’ün hikayesi, güzellikleri, tarihi mirası ve muhtarı Sedef İrteş’in ağzından şehrin patırtısından kaçıp bir nebze nefes alabileceğiniz bir semt; Arnavutköy…
GENEL TANITIM
Arnavutköy Mahallesi genel tanımı: Erken Bizans Dönemi’nde önemli bir ibadet merkezi olan semt, 1500 yıllık tarihe sahiptir.İsmini, 1453’de Fatih’in İstanbul’u fethetmesiyle semti korumak için görevlendirilen, arnavut asıllı yeniçerilerden alan mahalle, 19 yy’lın mesire yerlerinden biriydi. Yüzyılın ikinci yarısında çıkan yangınlar, tarihi binaların yok olması, yerine beton binaların yerleşmesine yol açsa da, semt halen tarihi dokusunu korumaktadır.
ARNAVUTKÖY’ÜN SOKAKLARI
Arnavutköy Mahallesi’ nin Sokakları: Ercüment Ekrem Talu Sokak Fırancalacı Sokak, Haremeyn Sokak Tekkeci Sokak, Reşat Nuri Güntekin Sokak Eğlence Sokak, Oğul Sokak Fırancalacı Caddesi, Elçi Sokak Kireçhane Sokak, Haremeyn Çıkmazı Abdullak Molla Sokak, Lütfiye Mevkii Sokak Kör Kadı Sokak, Vezir Köşkü Sokak Mumhane Sokak, Satış Meydanı Sokak Çeşme Sokak, Palacı Sokak Adalı Fettah Sokak, Boyalı Köşk Sokak Setüstü Sokak, Yağhane Sokak Adalı Sokak, Kolej Sokak Dulkadiroğulları Sokak, Girgin Sokak Erzurumlu Şükrü Paşa Sokak, Arnavutköy Dere Sokak Üvez Sokak, Sucu Bahçesi Sokak Set Sokak, Parmaklık Sokak Kolej Yolu Sokak, Karakavak Sokak Azizogan Sokak, Düzyol Sokak Bakkal Sokak, Beyazgül Sokak Ceviz Sokak, Sekbanlar Sokak Dere Çıkmazı, Dubaracı Sokak Kireçhane Gediği Sokak, Dolaplı Kuyu Sokak Kireçhane Çıkmazı, Merdiven Sokak Bebek Arnavutköy Caddesi, Tayyareci Suphi Sokak Dulkadiroğulları Çıkmazı, Kamacı Sokak Nergis Sokak, Sebzeci Bayram Sokak.
MAHALLE MUHTARI SEDEF İRTEŞ’İN GÖRÜŞÜ
1955 İstanbul doğumlu Arnavutköy muhtarı Sedef İrteş, mahallesini hiçbir semtle bir tutmuyor ve burada yaşamanın bir tutku olduğuna değinerek şunları söylüyor: “4 bin seçmen kaydı bulunan bir mahalleyiz. Mahallemizde bilindiği gibi işyeri ağırlığı yoktur. Balıkçılar, esnaf lokantaları bulunmaktadır. Sorunlarımız, köprü sıkıntımız vardı. Umarız artık bu sorun yeniden gündeme gelmeyecektir. Yapılandırma istemiyoruz, keza Arnavutköy sit alanıdır ve sit alanı olduğu için de bir oyun parkı olsun diye istesek bile sit alanı olduğu için bunun gerçekleşmesi mümkün değil. Ancak genel itibariyle baktığınızda mahallemizde bir sorun yok. Ufak tefek sıkıntılarımız oluyor elbette ve onları da Beşiktaş Belediye kısa süre içinde çözüyor. Mahallemizin, 1500 yıllık bir geçmişi vardır. Arnavutköy ismi de Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u feth etmesinden sonra Arnavutluktan yeni çerilerini buraya getirdiği zamandan geliyor ve bundan ötürü buraya Arnavutköy deniyor. Mahallemizde mimari bir yapı var. Tarihi eser niteliğinde evlerimiz var. Yalılarımız mevcut. Arnavutköy’de Rum Kilisesi bulunuyor. Sivil mimari ahşap evlerimiz de var. Beyhan Sultan Çeşme’miz vardır. Caminin içinde yer alan bu tarihi çeşmeyi mahalleli olarak girişimlerimizle 2005 yılında Anıtlar Yüksek Kurulu ve Beşiktaş Belediyesi’nin desteğiyle tekrar hayata geçirildi. 2 dönemdir yani 2000 yılından bu yana muhtarlık yapmaktayım. Evliyim ve iki çocuk sahibiyim. Emekliyim. Burada yaşamanın bir tutku olduğuna inanıyorum. Buraya gelen kişinin buradan kolay kolay ayrılıp gidebileceğini sanmıyorum. Boğazın vazgeçilmez semtlerinden biri olan burada, sahilimiz insanın ruhunu okşuyor. Sahil yolu boyunca çay bahçelerinden boğazı izlemek bizleri huzurlandırıyor. Mahallemizde tanınmış simalar arasında, Serdar Gökhan, Erdal Özyağcılar, Burak Kut gibi isimler bulunuyor.
ARNAVUTKÖY’ÜN TARİHÇESİ
“Bebek’le Kuruçeşme arasında yer alır. İlkçağda adı Hestai idi. Bizans döneminde Promotu ve Anaplus olarak da bilinirdi. Boğaziçi’ndeki önemli ibadet yerlerinden biri olan Ayios Mihael Kilisesi buradaydı. Konstantinos tarafından yaptırıldığı söylenen bu kilisede Başmelek Mihael’in mozaik bir ikonası saklanıyordu. Büyüklü küçüklü çok sayıda kilise ve ayazmanın yapılmasından sonra ve büyük olasılıkla Ayios Mihael Kilisesi’nin varlığı yüzünden, bölgeye Melekler Köyü dendiği anlaşılmaktadır. Kaynaklarda adı geçen Mihaleion bölgesinin, Karadeniz’den Marmara’ya Boğaz akıntısının en kuvvetli olduğu bugünkü Arnavutköy ile Akıntı burnu arasında bulunduğu sanılmaktadır. Osmanlı döneminde Rumlarca Megali Revmatu ( Büyük Akıntı) olarak a anılırdı. Köyün Arnavutköy adını hangi nedenle ve ne zaman aldığı kesinlikle bilinmemektedir. Bir rivayete göre, II. Mehmet (Fatih) Arnavutluk’a egemen olmasından sonra yöreden getirilen Arnavutları bu semte yerleştirmiştir. Bir Arnavut cemaatinin, o zamanlar bakımsız, harap ve yarı metruk olan bu sahile yerleştirilmesinin tarihi olarak 1468 verilmektedir. 1540’larda İstanbul’a gelmiş olan Petrus Gyllius, bu civarın üzüm bağlarıyla kaplı olduğunu yazarken bölgenin adını Arnavutköy olarak anmaz. Buna karşılık 1568’de bostancı başıya hüküm ki, Arnavutköy bağları hassa-i hümayunum için koru iken bazı kimseler anda şikar ettikleri işitilmiştir…” denmekte ve halkın buralarda avlanmasının yasaklanması istenmektedir. Bu fermandan anlaşıldığına göre 1568’de bölgenin adı artık Arnavutköy’dür. 1715’te ölmüş olan şair Fenni, Boğaziçi köyleri üzerine yazdığı Sahilname’de, eskiden hamam tellaklarının ekseriye Arnavut olduğunu hatırlatarak, burası için “Takılub ardına al ile rakib-i napak / Arnavud karyiesine gitmiş o şuh-i dellak” beytini söylemiştir. Arnavutköy’ün daha 16. yy’da İstanbul’un en ünlü mesirelerinden olduğu; bağları bahçeleri bulunduğu; tepelerdeki koruların Sultan’ın hasları olduğu; nüfusunun 19. yy’ın ortalarına kadar Rum ve Musevilerden meydana geldiği; uzun süreler bakımlı, güzel, canlı bir Rum köyü olarak kaldığı bilinmektedir. Evliya Çelebi 17. yy ortalarında burada, köyün sahile yakın bölgesinde 1.000 kadar bağlı bahçeli mamur Rum ve Musevi hanesi olduğunu; cami, mescit. İmaret bulunmadığını, sadece küçük bir hamama rastlandığını; “Ekmeğinin ve peksimedin beyaz, Yahudilerin sahip-i zevk ve ehl-i saz, Rum hristiyanlarının kavm-i laz, cemaat-i müslimin gayet az” olduğunu yazar. İnciciyan, 18. yy’da köy halkının tümüyle Rum olduğunu kaydeder. 1768’de tamamlanan Hadikatü’lcevami, Arnavutköy’den söz ederken “Kariye-i mezburede cami ve mescid olmadığından Bebeğe geçilmiştir” der. III. Selim’in tahta çıktığı ilk yıllardaki (1790’lar) bir bostancı başı defterinde Kuruçeşme’den Akıntı burnu’na doğru binalar sayılırken “ Tarandabol tercümanı Yenaki zimminin yalısı, yanında Efrak Voyvodası Mihalaki Beyi’in yanında Sakızlı Dimitli, yanında Hanım Sultan’ın yalısı, altı göz kayıkhanesi, altı adet-dükkanları, yanında Arnavurtköy iskelesi, yanında Andonaki’nin yalısı, yanında Yorgaki’nin,yanında Kostantaki’nin diye giden listeden de anlaşıldığına göre, sahil boyu o dönemlerde İstanbul’un varlıklı ve nüfuzlu Rumlarının, özellikle de Bizans ailelerinin devamlı olan ve Osmanlı Devleti’nde yüzyıllar boyunca tercümanlıkla görevlendirilmiş Fenerli Rum Beylerinin, voyvodalarının yalılarıyla kaplıdır. Sıralanan yalılar arasında sadece birinin “Sultan Hanım’ın yalısı” olarak geçmesi ilgi çekicidir. 1821’de Mora’da patlak veren ve Orta Yunanistan’la Girit’e sıçrayan ayaklanmadan sonra, Rum aristokrasisinin yalıları, konakları müsadere edilerek Musevilere satılmıştır. 18. yy sonları 19. yy başlarından itibaren,hanedanın sultan kızı veya kardeşi iktidar sahibi kadın üyelerinin de, öteden beri kendilerine ayrılmış olan Ortaköy – Kuruçeşme sahilinin kalabalıklaşması üzerine Arnavutköy Akıntı burnu arasında ve Akıntı burnu’dan Bebek’e doğru sahil saraylar inşa ettirmeye başladıkları anlaşılmaktadır. 7808’de tahta çıkan II. Mahmut dönemindeki bir bostancı başı defterinde, Arnavutköy sahilindeki yalılar bu defa şöyle sıralanmaktadır: Beyhan Sultan’ın ma-ı Lezizi çeşmesi ile sahil sarayı, Halil Paşa zade Nuri Paşa’nın yalısı Arif Molla Yalısı, Biniş-i Hümayuna mahsus Mehmet Paşa Kasrı, Hekimbaşı Necip Efendi, Haznedar başı Şakir Ağa, Sadrazam Selim Paşa, Dürrizade Abdullah Molla vb yalıları. Aynı dönemde, II. Mahmut tarafından Arnavutköy’e 1832’de bir cami, bir karakol ve kışla yaptırılmıştır. Arnavutköy’de 18. ve19. yy’larda çıkan büyük yangınlarda, yukarıda bazıları sıralanan yalılar yamaçlardaki ve vadideki köşkler hemen hemen tümüyle yanmış; sahil haneler ve sahil saraylarla birlikte, köy içlerindeki mahalleler de kül olmuştur. Örneğin 1797’deki yangında Akıntı burnundaki Hasan Halife Bahçesiyle birlikte yakınındaki bir yalı ( muhtemelen III. Mustafa’nın kızı Beyhan Sultan’ın 19. yy başında inşa ettirdiği Beyhan Sultan Sahil sarayı, daha sonraki adıyla Said Paşa Yalısı), onun üstündeki setlerde bulunan Sadrazam İzzet Paşa’nın yaptırdığı Biniş Köşkü (Vezir Köşkü, Boyalı Köşk), sadrazamın kendi yalısı ve Mektupçu İbrahim Efendi yalısı da yanmıştır. 1883’te iskele başında 18 evin, 1887’de 264 evin, 1908’de 109 evin yandığı kaydolunmuştur; 1887 yangınından sonra Yahudilerin büyük kısmı köyü terk etmiş, onların yerine müslümanlar yerleşmeye başlamıştır. I. Dünya Savaşı arifesinde 1914’te Şirket-i Hayriye’nin yayınladığı Boğaziçi Salnamesi’nde Arnavutköy’de 493 Müslüman, 5.973 Rum, 342 Ermeni, 32 Musevi ve 642 ecnebinin yaşadığı kaydolunmakta, günlük vapur yolcusu sayısı 1.550 olarak hesaplanmaktadır. Arnavutköy
öteden beri canlı bir ticaret hayatına sahip görünmektedir. Daha Evliya Çelebi zamanında çok sayıda dükkan olduğu, bağlarının bahçelerinin Kanuni döneminden itibaren büyük ün kazandığı, burada büyük panayırlar kurulduğu bilinmektedir. Kaynaklarda panayır geleneğinin eskilere gittiği, 18. yy’da “panayır akçesi” alınmaya başlandığı, panayırların 1940’lara kadar sürdüğü nakledilmekte: aynı zamanda Arnavutköy’ün öteden beri bir eğlence ve zevk merkezi olduğu vurgulanmaktadır. Akıntı burnu’nun, yazın en sıcak günlerinde bile tatlı esintili havası, köyün sırtlarındaki bağlan ve bahçeler, buraya mesire olarak her dönem ün kazandırırken, gazinoları, sandal sefaları özellikle panayır döneminde çalgılı, kasap havalı, sazlı, sözlü alemleri de meşhurdu, Ortadoks Kilisesi’nde İsa’nın vaftizine remiz olarak haçın suya atılması yortusu, Arnavutköy’de 20. yy’ın başına kadar geleneksel biçimde kutlamaya devam etmiş, denize haç akma törenine izleyen çalgılı, içkili gazino alemleri rağbet bulmuştu. M.S. Çapanoğlu, Arnavutköy’ün bu havasını “Arnavutköy’ün ıstakozuyla çileği pek meşhur olduğu için Beyoğlu’nda akşamdan kalan rakıcılar, umumi evlerde sızıp kalanlar, çalgılı gazinolarda geç vakte kadar kafayı bulanlarda adamakıllı kafayı bulmayanlar, deniz havası almak, yarım kalan eğlencelerini tamamlamak ve ıstakoz yiyip çilekle rakı içmek için arabalarla sonraları otomobille –buraya gelirler, sabahın mahmur sisleri denizin denizin üstünden sıyrılmadan demlenmeye başlardı” diye anlatır. O zamanlar Arnavutköy’e bu canlı eğlence hayatı yüzünden Küçük Beyoğlu da denirdi. Arnavutköy’ü semt olarak kuzeyde sınırlayan Akıntı burnu, İstanbul Boğazı’nda akıntının en şiddetli olduğu yerdi. Eskiden kötü havalarda çok tehlikeli sayılan bu sahilde, kayıklar kimi zaman yedekçiler tarafından halatla sahilden çekilir, kimi zamanda yolcular burada kayıklardan inerek yollarına karadan devam ederlerdi. Hatta 16. yy’da akıntıya karşı yüzemeyen çağonoz sürülerinin de burada karaya çıktıkları, akıntının sonuna kadar yürüdükleri, sonra yeniden denize döndükleri söylencesi yaygındı. Bu kabuklu deniz hayvanlarının rıhtımda bıraktıkları izlerin 18. yy’da hala belirgin olduğu yolundaki iddia bu söylencenin bir parçası olmuştu. Ayazmalar,bağlar,bahçeler,koruluklar arasındaki köşkleri, sahil boyunca dizilen sahil haneleri, sahil sarayları, yalıları ile Arnavutköy’ün çehresi günümüzde tümüyle değişmiş bulunuyor. Ortaköy’den Arnavutköy’e uzanan yol dar olduğu ve ihtiyaca cevap veremez hale geldiği için, önce deniz tarafındaki binaların büyük bölümü yıkıldı ve tramvayın geçtiği yol sahil yolu haline getirildi. Bu sırada ahşap binalar yıkılarak yerlerine beton binalar yaptırılmasına da başlandı. Bir dönem yangınlar, daha yakın dönemde yapılaşma ve betonlaşma semtin görünümünü hızla değiştirdi. 1960’lardan sonra sahil yoluna ve vadi boyuna apartmanlar dikilmeye başlandı 1980 sonrasında, sahil yolunun genişletilmesi sırasında halen var olan yalıların önünden, denizin içinden “kazıklı yol” geçirildi. Yapılaşma daha da hızlandı, arsa ve bina fiyatları arttı. Halen semt, çok sayıda lüks restoran, gazino, gece kulübü, bar ve modern kahvelerle Boğaz’ın canlı bir yaşam ve eğlence merkezi görünümündedir.”
SPOR HABERLERİ
‘Şampiyonluk bekliyoruz’
SİYAH-Beyazlı ekip ilk yarıyı dördüncü kapadı. Sivas, Fenerbahçe ve Galatasaray’ın arkasından gelen Beşiktaş 17 maçta 34 puan topladı. Beşiktaş attığı 22 gole karşılık, kalesinde 14 gol gördü. Kara Kartal ilk yarıda 10 galibiyet, 4 beraberlik, 3 mağlubiyet aldı.
Beşiktaş, Turkcell Süper ligin ilk yarısında deplasmanların en başarılı takımı oldu. Siyah beyazlı takım, rakip sahalarda oynadığı 9 maçta 6 galibiyet, 1 beraberlik, 2 mağlubiyetle 19 puan topladı. Dış saha performansında Beşiktaş’ı 15 puan ve bir maç eksiği ile Galatasaray izliyor. Fenerbahçe’nin ise 8 deplasmanda kazandığı puan 12. Öte yandan bu sezon Süper Lig’de dört büyükler içinde Vestel Manisa’yı yenen tek takım Beşiktaş oldu. Ege ekibi sahasında Galatasaray ile 2-2, Trabzonspor ve Fenerbahçe ile de 1-1 berabere kalmıştı.
Hedef; iki kupa birden…
YENİ yılda gereken hamlelerin yerine getirileceğini ifade eden Başkan Yıldırım Demirören, “Hedefimiz iki kupa birden… Camiamz rahat olsun. Her tedbiri alyoruz. İhtiyaca göre yapacağmz takviyelerle şampiyonluk yarşnda daha güçlü olacağz. Yeter ki, Beşiktaş camias kendi içinde birlik ve beraberliği sağlasn. Her türlü engeli, tüm zorluklar elele verip aşacağmza yürekten inanyorum” diye konuştu.
Yeni yılda takviye geliyor
BEŞİKTAŞ Menajeri Sinan Engin, “Takıma iki takviye yapacağız. Şu an için kesin, net bellediğimiz ve üzerinde durduğumuz futbolcu yok” dedi. Sinan Engin, “Sadece izliyoruz. Her geçen gün yeni ve daha iyi futbolcular buluyoruz. İyi futbolculara iyi para verilir. Biz hem iyi futbolcular arıyoruz hem de kesemize uygun olsun istiyoruz. Alacağımız oyuncular takıma dirket katkı sağlayacak ve takımı sürükleyecek isimler olacak” diye konuştu.
Sağlam farkı!
BEŞİKTAŞ Teknik Direktörü Sağlam, ligde kendisinden önce görev yapan Tigana, Rıza Çalımbay ve Del Bosque’den daha başarılı bir performans ortaya koydu. Sağlam: 17 maçta 10 galibiyet, 4 beraberlik ve 3 mağlubiyetle 34 puan topladı. Tinga: 16 maçta 7 galibiyet, 5 beraberlik ve 4 mağlubiyetle 26 puan topladı. Çalımbay-Tigana: 16 maçta 7 galibiyet, 4 beraberlik ve 5 mağlubiyet ile 25 puan topladı. Del Bosque: 16 maçta 7 galibiyet, 5 beraberlik ve 4 mağlubiyet ile 26 puan topladı.
Yabancılar iş başında
KARTAL Kartal’ın Süper Lig’de attığı 20 golün 15 tanesi yani yüzde 75’i yabancı oyunculardan geldi. Siyah Beyazlı takımda Bobo 8, Tello 4, Delgado 4, Ricardinho 1 gol atarken, Beşiktaş’ın oynadığı son 6 maçta attığı son 7 golün 6 tanesini yabancı oyuncuların imzası var. Özellikle son maçlarda Delgado attığı gollerle takımını sırtlamaya başladı, Bobo ise golleri sıralamaya devam ediyor.
SPOR YAZARLARI OYLUYOR
Beşiktaş Gazetesi, “Beşiktaşlı Yılın Sporcusunu (3)” seçiyor
Beşiktaş Gazetesi tarafından düzenlenen ve geleneksel hale gelen Beşiktaşlı Yılın Futbolcusu Yarışması bu sezonda devam ediyor. 2005-2006 sezonunda başlayan ve ilki yapılan Beşiktaşlı Yılın Futbolcusu Kupası’nı Sergen Yalçın kazanmıştı. 2006-2007 sezonunda yapılan Beşiktaşlı Yılın Futbolcusu Yarışması’nı Bobo kazanmıştı. Beşiktaş Gazetesi, yılın futbolcusu seçilen Beşiktaşlı’ya Beşiktaş Gazetesi Yarışma her hafta oynanan maçtan sonra spor yazarlarının görüşleri doğrultusunda yapılıyor. Spor yazarlarının verdiği oylar, haftanın futbolcusu belirliyor. 34 hafta sonunda haftanın futbolcuları ortaya çıkıyor ve en fazla haftanın futbolcusu seçilen Beşiktaşlı sezon sonunda Beşiktaş Kupası’nın sahibi oluyor. Geleneksel hale gelen ve bu sezon üçüncüsü yapılan Beşiktaş Gazetesi Kupası için görüşlerine başvurduğumuz, yazılarından yararlandığımız ve her maçtan sonra oy veren spor yazarları şöyle: Atilla Gökçe, Güven Taner, Kazım Kanat, Zeki Çol, İlker Ateş, Korkut Göze, Gülengül Altınsay, Vedat Okyar, Salih Sezer, Hayri Ülgen, Atıf Keçeci, İsmail Er, Ömer Güvenç, Sanlı Sarıalioğlu, Bilal Meşe, Faik Gürses, Adnan Aybaba, Fatih Doğan, Zafer Arapkirli, Basri Baykoç, Yemen Ekşioğlu, Gültekin Onay.
2007-2008 sezonu oylamaları şöyle: Konya: S. Özkan. Kasımpaşa: Yok. G.Antep: Batuhan. Kayseri: H. Arıkan. Ankara: Yok. Denizli: Tello. G.Saray: Tello. G.Birliği: Tello. Trabzon: Bobo. B.Ş. Belediye: H. Arıkan. F.Bahçe: Yok. Sivas: Higuain. Oftaş: Bobo. Rize: Delgado. Bursa: Delgado. Ankaragücü: Delgado. Manisa: Bobo.
“Haydi taraftar salona…”
Beşiktaş Basketbol takımı koçu Ergin Ataman, Radyospor’da İsmail Baştuğ’un programında yaptığı açıklamada taraftarı spor salonlarına çağırdı. Beşiktaş’ın hem avrupada hem de ligde zirve için mücadele ettiğini belirten Beşiktaş’ın başarılı koçu Ataman, “Destek bekliyoruz” şeklinde konuştu. Yurtdışında da takım çalıştıran Ergin Ataman, basketbol seyircisinin buralarda çok olduğunu ancak ülkemizde futbola gösterilen ilginin yarısı kadar bile basketbola gösterilmediğini vurguladı. Seyircinin stada çekilmesi için çalışma yapılması gerektiğini kaydeden Ergin Ataman, taraftara seslenerek “size ihtiyacımız” şeklinde konuştu.
Bu arada, yıldız basketçi Kaya Peker, geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamalarıyla gündeme oturdu. Peker, başarının sırrını da söylediği konuşmasında, “Rüyaların gerçek olmaması için bir neden yok” diye takım olarak amaçlarını anlattı.
Basketbolcu Kaya Peker, Beşiktaş’ın ULEP Cup mücadelesindeki başarısını kendi bakış açısıyla anlattı. Beşiktaş’ın sezonun ilk yarısında hiç yenilgi almamış üç ULEB Kupası takımından biri olmasında önemli bir rolü olan Peker duygularını şöyle dile getirdi:
“Elbette bu büyük bir onur ve aynı zamanda büyük bir mutluluk. Bu sezon hedeflerimiz büyük, hedefleriniz yükseldikçe daha iyi oynuyorsunuz. Şu an iyi bir dönemden geçiyoruz, ancak şunun da farkındayız ki kendi ekibimiz olarak her şeyi çok sıkı bir şekilde kontrol altında tutmamız gerek. Bu sadece başlangıç çünkü önümüzde yapacak çok şey var” Başarılı gidiş ile ilgili ise, oyuncu takımdaki bağlılığa yorumluyor. Başarının bir diğer nedenini de Peker, oyuncuların tecrübe düzeylerine bağlıyor.
Öte yandan, Beşiktaş geçtiğimiz günlerde yapılan derbide Fener’i 84-61 gibi farklı bir skorla yenerek şampiyonluğun en büyük adayı olduğunu gösterdi.
Diğer taraftan Beşiktaş geçmiş sezonlarda Efes Pilsen de forma giyen ve NBA tecrübesi bulunan Sırp pivot Predrak Drobnjak’ transfer etti. Predrak 2.12. metre boyunda…
Güreşçiler üst turda
Yıldızlar Birincilik Müsabakaları’nda mücadele eden Beşiktaş Güreş Takımı, çıktığı 12 maçı da kazanarak bir üst tura yükseldi. 4’lü gruplarda müsabakalara başlayan Siyah Beyazlılar, rakipleri İstanbul Güreş İhtisas, Pamukova Belediyesi ve Ankara Şeker’i, 4 haftada da mağlup ederek namağlup ünvanı ile bir üst tura yükseldi. Turnuvada diğer gruplardan gelenlerle birlikte 4 takımlı 2 grup yapılacak ve ilk ikiler yarı finalde mücadele etmeye hak kazanacak. Müsabakalar ise Ocak ayında yapılacak.
Futbol okuluna ilgi
Beşiktaş Futbol okulları, daha fazla çocuğun spor yapma imkanına kavuşması için yeni okullarıyla hizmet vermeye devam ediyor. Edinilen bilgiye göre, bu yıl İzmir’de hizmete giren futbol ve jimnastik okullarına bir yenisi de Bornova’da eklendi. İzmir’deki ikinci futbol okulun da teknik direktör Raci Şengül, Bornova Mustafa Kemal Lisesi Tesisleri’nde 7-15 yaş arası öğrencilere futbol eğitim vermeye devam ediyor. Ege Bölgesi’ndeki okullara Manisa’da ekleniyor. www.bjk. com.tr’den geniş bilgi alabilirsiniz.